15 Nisan 2013 Pazartesi

Sarimsak

Image via Wikipedia
Sarmısak:Sarimsak - (Knoblauch / Ail / Garlic / Tüm / Allium sativum) Temmuz-Agustos aylari arasinda beyaz veya pembemsi renkli çiçekler açan, 20-100 cm boylarinda çok yillik otsu bir bitki. Sarımsak diye de tâbir edilir. Vatani Orta



Image via Wikipedia
Sarmısak:Sarimsak - (Knoblauch / Ail / Garlic / Tüm / Allium sativum) Temmuz-Agustos aylari arasinda beyaz veya pembemsi renkli çiçekler açan, 20-100 cm boylarinda çok yillik otsu bir bitki. Sarımsak diye de tâbir edilir. Vatani Orta Asya’dir. Toprak altinda büyükçe bir sogani bulunur. Yapraklari uzun, yassi, bugday yapragi gibidir. Çiçekler, küre seklinde olup, bir semsiyeyi andiran dallar ucunda toplanir. Meyveleri siyah renkli tohumlar tasiyan bir kapsüldür. Sarmisak nâdiren tohum verir. Bunun için daha çok soganciklarla (dislerle) üretilir. Sarmisagin sogan kismi beyazimsi renkli olup, sogancik veya dislerden meydana gelir. Soganciklarin hepsi bir arada ve bir kabuk tarafindan sarilmistir.





Memleketimizde beyaz ve siyah sarmisak yetistirilmektedir. Tipta beyaz sarmisak kullanilir.


Kullanildigi yerler: Sarmisagin bilesiminde sekerler, vitaminler (A,B,C), kükürtlü bir uçucu yag ve içerisinde bol olarak allil sülfür bulunur. Sarmisagin özel kokusu ve tadi bundan ileri gelir. Çok eski çaglardan beri bilinmekte ve tedâvide kullanilmaktadir. Eskiden salgin hastaliklarla mücâdelede çok kullanilmaktaydi. Antiseptik, istah açici, tansiyon düsürücü, solucan düsürücü, idrar arttirici, kan temizleyici etkileri vardir. Antiseptik etkisi, içindeki allisinden ileri gelir. Bakteriler üzerinde üremeyi azaltici ve öldürücü etkisi vardir. Eskiden harplerde antibiyotik ve antiseptik olarak çok kullanilmistir. Ayrica, kansere karsi üstün bir koruyucu, hemeroide faydali, bronsit, astim, varis, siyatik ve romotizma ilâci olan sarmisagin faydalari ve kullanildigi yerler çoktur.

Televizyon ve Cocuk Uzerine Etkileri

Yazılı ve Görsel Basının Ruh Sağlığına Sağlığına Etkileri

Televizyon ve Çocuk, Televizyonun Olumsuz Etkileri

Kitle iletişiminin akıl almaz boyutlara ulaştığı ve olağanüstü teknolojilerin kullanıldığı medya dünyasında kitle iletişim araç­larına k



Yazılı ve Görsel Basının Ruh Sağlığına Sağlığına Etkileri


Televizyon ve Çocuk, Televizyonun Olumsuz Etkileri


Kitle iletişiminin akıl almaz boyutlara ulaştığı ve olağanüstü teknolojilerin kullanıldığı medya dünyasında kitle iletişim araç­larına karşı en zayıf ve korumasız kalanlar, hiç kuşkusuz çocuklar olmaktadır. Onların bu savunmasızlığı ve masumiyeti medya tarafından çok yoğun bir şekilde ticari kaygıların mal­zemesi yapılabilmektedir. Bilim ve teknolojideki gelişmelerden yararlanmak, bunlarla çocuklarımızı erken dönemde karşılaş­tırmamız kaçınılmazsa, olumsuz etkilerinden korumanın yön­temlerini de öğrenmeliyiz.


Çocuklar, küçük yaşta, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırt edecek gelişim aşamasına gelmeden, televizyon başta olmak üzere medya araçlarının baskınına maruz kalmaktadır.
Bu durum çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Daha sağlıklı bir gelişme için anne babalara, medyaya, programcılara ve devletin ilgili kurumlarına görevler düşmektedir.


Televizyondaki haber, reklâm, klip gibi, çocukların ya şiddete ma­ruz kalarak ya da geleceğin tüketici bireyleri olarak yetiştirilme ama­cıyla bir araç olarak kullanılması, ihmal ya da istismar edilmesine ta­nık oluyoruz.


Bu programlar içinde bu öğeleri içermedikleri ve çocukların yoğun bir ilgisini çekmeleri nedeniyle en masum görünenler çizgi filmlerdir. Anne babalar, çocuklarının televizyon karşısındaki bu yoğun ilgi döne­minde kendilerine zaman ayırabilmekte ve onları gönül rahatlığı ile bu eğlenceleri ile başbaşa bırakmaktadır.


Alie Çocuk ve Televizyon


Altı yaşından önce çocuklar zihinsel gelişim açısından işlem önce­si dönemdedirler. Bu dönem 2-7 yaşlar arasındaki dönemi kapsar. Bu dönemde çocuk konuşmaya başlamış, iletişimde giderek daha bece­rikli olmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuk sebep-sonuç ilişkisini mantığa dayandırmadan, görünür koşullara göre kurar, anlık düşünce işleyişi vardır. Kavrama basit ve sınırlıdır. Nesneleri adlandırır, fakat sınıflayamaz, olayları mantık yoluyla birleştiremez. Örneğin, elindeki bardak düşüp kırıldığında kendi sorumluluğunu göremez. Nesneyi işlevi, açısından değerlendirir, yani bisiklet “binmek için”, çukur “kazılmak için” dir. Bu dönemdeki çocuklar değer yargılarını, ahlâk kurallarını “kavrayamaz. “Birçok tabağı kaza ile düşürüp kıran mı, yoksa bir tabağı kasıtlı kıran mı daha suçludur?” diye sorulduğunda “birçok ta-bağı kıran kişi suçludur” yanıtı alınır.


Bu dönemdeki çocuklar yakınları tarafından bencil olarak tanımlanırlar. Nedeni ise görüş ve değerlendiriş açılarının çok sınırlı olmasıdır.





Başkasının açısından göremezler ve davranışlarını başkaları için değiş­tiremezler. Bu dönemin diğer önemli özelliklerinden biri fenomenolo-jik nedenselliğin (örneğin, kötü düşünceler kazaya neden olur) ve ani-mistik düşüncenin (örneğin, hareket eden her şey canlıdır) varlığıdır.


Televizyonun Çocuklar Üzerindeki Etkileri


7-11 yaşlar arası işlem dönemi başlar, soyut kavramlan anlama ve değerlendirme ancak daha sonraki yaşlarda gelişecektir. Çocuk artık ni­cel olan, gerçek olan ve algılayabildiği şeylerle düşünür ve eyleme ge­çer. Benmerkezci düşüncenin yerini artık işlevsel düşünce almıştır. Yani çocuk, kendi dışındaki şeylere de gittikçe genişleyen bir açı ile bakma­ya başlar ve bir başkasının gcrüş açısından görmeye başlar. Kısıtlı da ol­sa mantıklı düşünce başlar. Belirli özelliklerine göre artık gruplandırma yapabilir. İki özellik arasında nedensellik bağı kurar ve sonuca varır. Bu dönemdeki çocuklar artık kuralların nedenini kavrayabilirler ve uyarlar. Değer yargılarını anlar ve kendi değer yargılarını geliştirmeye başlarlar. 11 yaş ile ergenliğin sonuna kadar olan dönemde ise genç, soyut düşünme, nedenselliği görme ve kavramları tanımlayabilirle yetenek­lerine kavuşur ve geliştirir. Düşünce soyut, sistemli, mantıklı ve sem­bolik bir anlamda belirgin gelişmeler gösterir. Bu dönemdeki genç bir olayı açıklarken olasılıkları ve Olası ilişkileri eldeki verilere göre kura­bilir. Dil kullanımı çok gelişmiş olup mantık kurallarını içerir ve dilbil­gisi düzgünleşmiştir. Soyut düşüncenin gelişmesinin diğer kanıtları gencin bu dönemde felsefe, din, politika ve etikle ilgilenmesidir.


İşlem öncesi dönemde çocuklar olağandışı, şaşırtıcı her şeye güler­ler. Değişik görünüm, değişik kılıklar gibi alışılmadık herşey onlarda şaşkınlık ve gülme doğurur. En çok tat aldıkları şeyler bu nedenle soy­tarılar, kuklalar, sirk hayvanları, çizgi filmler, düşen insanlar ve sakar­lıklardır.


Çizgi filmlerde bu özellikler yoğun bir şekilde kullanıldığı için doğal olarak okul öncesi çocuklann yoğun bir ilgisini çekmektedir.


Genel olarak çocuk programlarının, belirli özellikleri taşıması beklenmektedir. Farklı programların farklı yaş ve gereksinimdeki ço­cuklar için hazırlanması, çocuk izleyiciye karşı sorumluluk ve saygı, çocuğun kendi başına bir değer olarak ele alınması ve çeşitli ekono­mik ve siyasi baskıdan uzak tutulması, bu programlarda yeni bakış açıları ve yaklaşımlara açık olunması özellikleri bunların arasında sa­yılmaktadır.

MEVSİMİNE GÖRE SEBZE MEYVE VE BALIK YENİLİR

OCAK

Balık: Kefal, tekir,kırlangıç, istrongilos, levrek,

Sebze: Kereviz, lahana, brüksel lahanası, brokoli, havuç, pırasa, ıspanak, pazı, kara turp, kırmızı turp

Meyve: Elma, nar, portakal, armut, ayva, greyfurt

Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Sebze



OCAK


Balık: Kefal, tekir,kırlangıç, istrongilos, levrek,


Sebze: Kereviz, lahana, brüksel lahanası, brokoli, havuç, pırasa, ıspanak, pazı, kara turp, kırmızı turp


Meyve: Elma, nar, portakal, armut, ayva, greyfurt


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Sebze ve etsuyu ile hazırlanan çorbaları sofranızdan eksik etmeyin. Hareketsiz geçirilen soğuk kış günlerinde çorbalar bağırsak sisteminizi düzenler.Soğuk havalarda vücuda direnç veren balık ve baklagiller de en çok tüketilmesi gereken besinlerdendir.


ŞUBAT


Balık: Uskumru, istavrit, lüfer, palamut, tekir, kefal, kalkan, gümüş balığı,


Sebze: Brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, pazı, ıspanak, pırasa, pancar, defne yaprağı, havuç, turp.


Meyve: Elma, portakal, muz, armut, greyfurt, ayva.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Kansere karşı etkili lahanagilleri (lahana, brüksel lahanası, karnabahar ve brokoli) sık sık tüketin. Bol beta-karoten içeren havuç ile salata, zeytinyağlı yemek ya da havuç suyu hazırlayın.


MART


Balık: Levrek, kalkan, kefal


Sebze: Ispanak, havuç, pırasa,kırmızı turp, brokoli.


Meyve: Elma, muz


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Mart, yaza hazırlanılan aydır. Hafif beslenmeye ve diyet yapmaya başlamanın tam zamanıdır. Mart, aynı zamanda ilkbahara geçiş yapılan aydır. Bu sebeple hafif ve bir o kadar da direnç veren besinleri tüketmeye özen göstermeniz gerekir. Balık, ızgara et, sebze ve meyveler bol tüketilmelidir.


NİSAN


Balık: Kalkan, kılıç, kırlangıç, tekir, barbunya
Sebze: Taze soğan, taze sarımsak, kuşkonmaz,taze kekik, bakla, marul.


Meyve: Can erik


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Kuzu etinin en taze ve lezzetli zamanıdır. Bu aylarda et olarak kuzu eti tercih edilmelidir. Sütlü hafif tatlılar yiyin. Sabah kahvaltılarında ve geceleri yatmadan evvel bir bardak süt içmelisiniz. Hafif ama sağlıklı beslenip ve açık havada düzenli yürüyüşler yaparak fazla kilolarınızla vedalaşabilirsiniz.


MAYIS


Balık: Barbunya, levrek, kılıç, kırlangıç, dilbalığı,


Sebze: Enginar, bakla, madımak, semizotu, papatya, ebegümeci, domates, salatalık.


Meyve: Çilek, yeşil erik, malta eriği, dut.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Çilek kısa ömürlü bir meyvedir. İçeriğinde bulunan zengin vitaminler (özellikle C vitamini) ve mineraller sayesinde ani enerji vererek, geçiş mevsiminde ortaya çıkabilen yorgunluk belirtilerini gidermektedir.


HAZİRAN


Balık: Mercan, levrek, barbunya.


Sebze: Enginar, taze patates, taze fasulye, bakla (ayın ortasına kadar), bezelye, kabak, patlıcan, sivribiber, domates, salatalık, kuzu ıspanak, semizotu, rezene, marul, üzüm yaprağı, taze soğan, taze sarımsak, dereotu, dolmalık biber, çalı fasulyesi.


Meyve: Kiraz, yeşil erik, malta eriği, kayısı, şeftali, dut.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Kısa ömürlü dut ve kiraz bu ayda bol bol tüketilmelidir. Her ikisi de zengin vitamin ve mineral kaynağıdır.


TEMMUZ


Balık: Sardalye, barbunya, tekir, ıstakoz, böcek, pavurya.





Sebze: Domates, salatalık, bezelye, dereotu, kum havucu, taze fasulye, kuzu ıspanak, kabak, patlıcan, semizotu, sivribiber, dolmalık biber, çalı fasulyesi, barbunya fasulyesi.


Meyve: Kayısı, şeftali, kavun, sarı erik, karpuz, ahududu, vişne.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Semizotu, balıktan sonra en çok omega-3 içeren sebzedir. Vücut tarafından üretilmeyen bir yağ asidi olan Omega-3, kalp hastalıklarına, zihinsel karışıklığa ve bunamaya karşı ekilidir.


AĞUSTOS


Balık: Çingene palamudu, mercan, kılıç, sardalye.


Sebze: Domates, salatalık, patlıcan, dolmalık biber, çarliston biber,sivribiber, taze fasulye, barbunya fasulyesi, kabak, mısır, kırmızı salçalık biber.


Meyve: Kayısı, kavun, kırmızı erik, şeftali, vişne, böğürtlen, karpuz, incir, mürdüm eriği, üzüm.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Yaz meyve ve sebzelerinin en olgun zamanıdır. Bol meyve yemelisiniz. Bunun yanısıra balık, zeytinyağlı sebze, hafif soslu makarnaları günlük öğünlerinize paylaştırın.


EYLÜL


Balık: Palamut, lüfer, kılıç, sardalye, kolyoz, kırlangıç.


Sebze: Mantar, patlıcan, mısır, pazı, biberiye, barbunya fasulyesi,kabak, dolmalık biber, kırmızı salçalık biber.


Meyve: Mürdüm eriği, fındık, kavun, karpuz, incir, üzüm.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Eylül, kışa hazırlık ayıdır. Vücudu soğuk mevsime hazırlamak gerekir.Bol balık, sebze, meyve ve makarna gibi enerji verici karbonhidratlar ağırlıklı beslenin. Mürdüm erik ve fındığı her gün belli bir miktar tüketmeye özen gösterin.


EKİM


Balık: Palamut, lüfer, istavrit, barbunya, kılıç, mercan, sardalye.


Sebze: Mantar, fındık, ceviz, ıspanak, yerelması, pırasa, lahana,kıvırcık salata, kırmızı turp, karnabahar, havuç.


Meyve: Armut, ceviz, üzüm,elma, greyfurt, mandalina, muz.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Ekim ayında omega-3 içerikli cevizin tam zamanı. Cevizi bu aylarda bol bol tüketin. Ayrıca mantarlı nefis yemekler pişirebilirsiniz. Mantar, balık, et ve sebzelere çok yakışır. Mantarı ızgarada üzerine peynir serperek pişirip kahvaltıda da yiyebilirsiniz.


KASIM


Balık: Mezgit, ringa


Sebze: Balkabağı, kabak, lahana, kereviz, pırasa, yerelması, havuç,ıspanak, karnabahar, pazı.


Meyve: Ceviz, kestane, üzüm, elma,muz, mandalina, nar, armut, kivi,greyfurt, Trabzon hurması.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Kasım ayında balkabağından bol bol yararlanın. Çorbası, tatlısı ve pastası ile nefis lezzetler hazırlayabilirsiniz. Balkabağını ayrıca etli sebze yemeklerine de ilave edebilirsiniz. İçerdiği bol beta-karoten sayesinde kansere karşı etkili bir sebze.


ARALIK


Balık: Levrek.


Sebze: Balkabağı, lahana, yerelması, pırasa, brüksel lahanası,karnabahar, ıspanak, kereviz, havuç, pazı, kara lahana.


Meyve: Elma, mandalina, portakal, nar, armut, muz, kivi, kestane,greyfurt, ayva, Trabzon hurması.


Bu ay sofranızdan eksik etmeyin:
Soğuk algınlığı hastalıklarına yakalanmamak için sağlıklı beslenin.Portakal veya greyfurt suyu için. Ispanak, baklagil, et, yoğurt, muz,elma ve kuruyemişleri bol tüketin.

Lazer epilasyon

Lazer kabaca tek dalga boyunda yoğunlaştırılmış ışın demeti demektir. Belirli dalga boylarındaki lazer ışınları koyu renkli maddeler tarafından tutulmak suretiyle enerjilerini bu maddelere aktararak ısı enerjisine dönüşürler.Bu özellikten yararlanarak laz



Lazer kabaca tek dalga boyunda yoğunlaştırılmış ışın demeti demektir. Belirli dalga boylarındaki lazer ışınları koyu renkli maddeler tarafından tutulmak suretiyle enerjilerini bu maddelere aktararak ısı enerjisine dönüşürler.Bu özellikten yararlanarak lazer ışığı tıpta 40 yıldır çeşitli alanlarda kullanılmaktadır. Lazer epilasyonda prensip, kıl folikülünde yerleşmiş bulunan melanin adı verilen renk maddesinin lazer ışığı tarafından tutularak ısıya dönüşmesini sağlamak daha sonra da ortaya çıkan bu ısı enerjisi ile kıl folikülünü tahrip etmektir. (Bu sırada ortaya çıkan ısı kıl kökü hücresini tahrip eder. Tüylerdeki melanin cilttekine göre daha konsantredir. Bu da cildin zarar görmesini önler. )


Lazer Epilasyonun Avantajları Hastaların çoğunda kalıcı veya uzun dönemli epilasyon sağlar
- Tekniğine uygun yapılırsa güvenilir bir yöntemdir
- Bacak, sırt gibi geniş alanlarda uygulama olanağı sağlar
- Göreceli olarak daha az ağrılı bir yöntemdir,hastaların çoğu tedaviye rahatlıkla uyum sağlar
- Tekrar büyüme olsa bile oluşacak tüyler zayıf açık renkli kozmetik önemi zayıf tüyler şeklindedir
- Hızlı bir yöntemdir 4-5 saatte vucuttaki tüm tüyler temizlenebilir
- Cilt üzerine toksik yada allerjik bir yan etkisi yoktur,cildi tahriş etmez, kalıcı yara izi bırakmaz,kanserojen olduğunu gösteren herhangi bir kanıt yoktur .
- Batık kılların ve kıl dönmelerinin en öenemli tedavi yöntemidir.
- Cilt enfeksiyonu ve bulaşıcı hastalık riski yoktur.





Lazer Epilasyonun Dezavantaj ve Yan Etkileri - Klinik yanıt her hastada aynı şekilde olmadığından görüşme yapılarak kıl yapısı değerlendirilmeden kesin bir başarı oranı verilememektedir
- Nüks oranları tam olarak bilinmemektedir, her hastada farklı nüks oranı söz konusudur.Tedaviye en iyi yanıt acık renkli ten,koyu renkli kıl profiline sahip kişilerde gerçekleşmekle birlikte nüks oranı hakkında önceden tahmin yapmak imkansızdır.
- Beyaz-gri,kızıl ve sarı renk kıllara genellikle etkinlik göstermez
- Bronzlaşmıs ciltlere lazer epilasyon yapılamaz, rengin açılmasını beklemek gereklidir.
- Tekniğine uygun ve işin uzmanı olmayan kişilerce yapılan lazer epilasyon tedavileri sırasında yanık, yara, deride renk değişiklikleri görülebilir. Bunların çoğu geçici yan etkiler olmakla birlikte kalıcı ve tıbbı tedavi gerektirecek kadar ciddi de olabilir.
- Gözlere zararlıdır, özel koruyucu gözlük takılması zorunludur.
- Elde tersine yeterli kanıt olmamasına karşın gebelerde kullanılması önerilmez,
- Herpesli (uçuk hastalığı) bölgelerde, sedef hastalığı olanlarda, prekanseroz cilt lezyonu olanlarda, cilt enfeksiyonlarında lazer epilasyon yapılamaz.
- Lazer epilasyonun seans başına birim maliyeti yüksektir, toplam tedavi maliyeti düşünüldüğünde ise elektroliz epilasyondan daha pahalı değildir.

Besinler ve Kalori Değerleri

Uzun yıllardır kalorisi yüksek diye yemekten kaçındığınız bir meyvenin kalorisi düşük. Belki de kalorisi düşük diye tükettiğiniz ve neden kilo veremediğinizi anlamamanızın sebebi yüksek kalorili bir yiyecek olabilir. Tükettiğiniz yiyeceklerin kalori değer



Uzun yıllardır kalorisi yüksek diye yemekten kaçındığınız bir meyvenin kalorisi düşük. Belki de kalorisi düşük diye tükettiğiniz ve neden kilo veremediğinizi anlamamanızın sebebi yüksek kalorili bir yiyecek olabilir. Tükettiğiniz yiyeceklerin kalori değerlerini merak ediyor musunuz?
işte bazı yiyecekler ve kalorileri…









Miktar




Kalori






1 dilim Ekmek




26 gr




85






1 Dilim Kepek Ekmeği




26 gr




55






1 Dilim Kızarmış ekmek




13 gr




30






Ahududu




100 gr




30






Alabalık




100 gr




168






Ananas




100 gr




52






Armut




100 gr




70






Avocado




100 gr




167






Ayva




100 gr




63






Bakla Taze




100 gr




45






Beyaz Peynir Light




100 gr




190






Beyaz Peynir yağlı




100 gr




260






Bezelye




100 gr




89






Bisküvi




100 gr




460






Brokoli




100 gr




32






Brüksel Lahanası




100 gr




45






Bugday




100 gr




365






Bulgur Pişmemiş




100 gr




370






Çilek




100 gr




26






Dana Bonfile ızgara




100 gr




137






Dana kıyma




100 gr




214






Domates




100 gr




14






Elma




100 gr




60






Enginar




100 gr



/td>

10






Erik




1 adet




8






Fasulye Taze




100 gr




32






Greyfrut




100 gr




41






Havuç




100 gr




42






Hindi




100 gr




160






Ispanak




100 gr




16






İncir Kuru




100 gr




60






İncir Taze




100 gr




40






İstakoz




100 gr




91






Kabak




100 gr




25






Karnabahar




100 gr




30






Karpuz




250 gr




55




/tr>


Kaşar Peyniri Light




100 gr




170






Kaşar Peyniri yağlı




100 gr




400






Kavun




250 gr




65






Kayısı taze




1 Adet




8






Kereviz




100 gr




18






Kiraz




100 gr




40






Kivi




1 Adet




35






Kuzu Pirzola Yağlı




100 gr




280






Lahana




100 gr




24






Limon




100 gr




27









Makarna Haşlanmış




100 gr




85






Mandalina




100 gr




50






Mantar




100 gr




35






Margarin




100 gr




740






Marul




100 gr




18






Maydanoz




100 gr




50






Mercimek Kuru




100 gr




320






Mısır Kuru




100 gr




340






Muz




100 gr




85






Palamut




100 gr




168






Parmesan Peyniri




100 gr




420






Patates Haşlanmış




100 gr




100






Patates Kızartma




100 gr




340






Patlıcan




100 gr




27






Pavurya




100 gr




93






Pırasa




100 gr




52






Pirinç Pişmiş




100 gr




125






Pisi Balığı




100 gr




95






Portakal




100 gr




50






Ringa Balığı




100 gr




253






Salam




100 gr




420






Salatalık




100 gr




15






Sardalya




100 gr




294






Sarmısak




100 gr




137






Soğan Kuru




100 gr




38






Somon




100 gr




220






Sosis




100 gr




290






Susam




100 gr




590






Süt Light




100 gr




30






Süt Yağlı




100 gr




70






Şeftali




100 gr




38






Tavuk Budu Izgara




100 gr




160






Tavuk Gogüs Haşlama (Derisiz)




100 gr




100






Tavuk Gögüs İzgara (Derili)




100 gr




155






Tavuk Göğüs İzgara (Derisiz)




100 gr




110






Tereyağı




100 gr




750






Ton Balığı Konserve




100 gr




75






Turp




100 gr




17






Uskumru




100 gr




262






Üzüm




100 gr




67






Yeşil Biber




100 gr




15






Yeşil Salata




100 gr




14






Yılan Balığı




100 gr




233






Yoğurt - Yağlı




100 gr




100






Yoğurt light




100 gr




60






Yoğurt meyveli




100 gr




130






Yumurta




1 adet




80






Zeytin Yağı




100 gr




900






* Diyet Yapıyorum *
Bu yazıyı RSS haricinde başka bir sitede okuyorsanız
http://7gunsaglik.com/ ‘dan çalınmıştır

Krem Peynirli Yas Pasta - Yemek Tarifi

Krem Peynirli Yas Pasta - Yemek Tarifi

Mutfak: Türk
Süre: 60dk-Fazla
MALZEMELER
Pandispanya için :
3 adet yumurta
1 su bardagi seker
1 su bardagi un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
3 yemek kasigi su
Kremanin malzemesi : 3 yaprak jelatin 1 kutu krem



Krem Peynirli Yas Pasta - Yemek Tarifi


Mutfak: Türk
Süre: 60dk-Fazla
MALZEMELER
Pandispanya için :
3 adet yumurta
1 su bardagi seker
1 su bardagi un
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
3 yemek kasigi su
Kremanin malzemesi : 3 yaprak jelatin 1 kutu krem peyniri
1 kahve fincani toz seker
2 adet yumurta
1 paketten hazirlanmis krem santi 1 limon kabugu rendesi
YAPILIŞ TARİFİ
Pandispanyanin hazirlanisi:





Oda isisinda bekletilmis yumurtalari sekerle beraber koyu yogurt kivaminda çirpin. Içine vanilya ve kabartma tozu eklenmis un ilave edip karistirin. Yaglanmis unlanmis kaliba dökün. 170 derece sicakliktaki firinda pisirin. Arzu ettiginiz meyve suyu ve nescafe (sekerli) ile islatin. Üzerine krema dökün. Arzu ettiginiz sekilde süsleyerek servise sunun.
Kremanin hazirlanisi:
Jelatinleri islatin. Suyunu süzdürüp içine limon suyu ekleyerek ateste eriyene kadar karistirin, sonra atesten alin. Ayri bir kapte krem peynir, yumurta sarilari ve toz sekeri beraberce çirpin. Kar haline getirdiginiz yumurta aklarini, eritilmis jelatinleri ve krem santiyi de ilave ederek hepsini birbirine iyice karistirin. Daha sonra bu karisimi pandispanyanin üzerine dökün. Buzdolabinda bekletin.


Ellerinize Sağlık ve Afiyet Olsun!
arife-yemek-tarifleri.blogspot.com
yemek tarifi, yemek tarifleri
yemek, yemek yemek, mutfak

Ahmet Maranki Kimdir?

AHMET MARANKİ KİMDİR ?

ADI SOYADI : Ahmet Maranki, Prof. Dr.
DOĞUMU : 1956, Kastamonu
MEDENİ HALİ : Evli - Üç çocuk
BİLDİĞİ YABANCI DİLLER : İngilizce, Arapça, Osmanlıca ve Azerbaycanca Türk Dili (iyi), Rusça (orta)

ÖĞRENİMLERİ : İstanbul Bogaziçi Ünive




AHMET MARANKİ KİMDİR ?


ADI SOYADI : Ahmet Maranki, Prof. Dr.
DOĞUMU : 1956, Kastamonu
MEDENİ HALİ : Evli - Üç çocuk
BİLDİĞİ YABANCI DİLLER : İngilizce, Arapça, Osmanlıca ve Azerbaycanca Türk Dili (iyi), Rusça (orta)


ÖĞRENİMLERİ : İstanbul Bogaziçi Üniversitesi, önlisans İngilizce 2 yıllık - 1983
Tekel Genel Müdürlügü İleri İngilizce - 2 yıllık kurs - 1987
Türk Edebiyat Vakfı Arapça - 2 yıllık kurs - 1988
İstanbul Üniversitesi İşletme İktisadi Enstitüsü;Metod geliştirme İş Analizi kursu 1984 Verimlilik kursu - 1985
Ergonomi kurs mezunu - 1986
ABD´de Tarım Bakanlıgı Kursu,(iki defa) - 1991
ABD Sosyal Güvenlik ve Yönetim Sistemleri Kursu mezunu - 1991
ABD Kentucky Üniversitesi Mesleki Doktora üstü akademik çalışma - 1991
ABD´de Müslüman Kızılderilerle iligili araştırma - 1991
Azerbaycan´da BMTeşkilatı bünyesinde yaptıgı ilmi çalışmalara göre yılın en başarılı ilim adamı sertifikası - 1998


ÇALIŞMA SAHALARI :
1979 yılından bu yana eski adıyla Maliye Gümrük Tekel Bakalnlıgının çeşitli ve üst kademelerinde teknik, idari görevler, eksper - baş eksper - baş uzman.
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Bakanlıgı ilgili biriminin “baş uzmanı olarak Azerbaycan Devletinin talebi üzerine uzmanlık konularıyla ilgili çalışmalar, ilmi araştırmalar ve üniversitelerde ders vermek üzere görevlendirilmiş, halen bu göreve devam etmekte.
Birleşmiş Milletler teşkilatı UNDP - Kalkınma Programı Gönüllü Uzmanı olarak 1993 yılından bu yana Azerbaycan´da Planlı ekonomiden Pazar ekonomisine geçişle, Pazar ekonomisi, Pazarlama, Milletler arası pazarlama konularında devlet programları hazırlamış, halen bu programların icrasıyla ilgili olarak Azerbaycan´daki devlet, özel ve Devlet Üniversitelerinde hocalık (lecturer) çalışmalarını ve yeniden yapılanma programlarını (development) yürütmektedir


Prof. Dr. Ahmet Maranki tüm dünyada insanların zihinlerinin kontrol edildiğini öne sürüyor. Dünyanın Gizli kalmış sırlarını açıkladığını söylüyor. Gizli ve bilinmeyen kavramlar ne ?


Kozmik bilim, bio enerji, sağlıklı yaşam gibi konular üzerinde uluslararası alanda çalışmalar yapan Azerbaycan Kozmik Araştırmalar Enstitüsü`nden Kozmik Bilim Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, hayatın sırları, sağlıklı yaşam ve dünyada gizli kalmış çalışmalarla ilgili şok edici bilgiler verdi. Maranki, Türkiye`de açılan kuyuların hepsinde petrol olduğunu ifade etti.


“Kozmik Bilim ve Kozmik Bilinç” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Prof. Dr. Ahmet Maranki, kozmik bilimin akıl sahiplerine, yani aklını kullananlara ve düşünenlere hitap ettiğini, kozmik bilincin ise kainat kitabını ilim ve fen noktasında okumak olduğunu söyledi. Konferansında izleyenleri şaşırtan ve ilgisini çeken konulara değinen Ahmet Maranki, dünyanın büyük bir patlamayla oluştuğunu ve bu patlamayla devamlı bir enerjinin yayılıp genişlediğini, genişlemeyle birlikte ise yeni bir enerji ortaya çıktığını dile getirerek, “Kainatın bu hareketlilikle beslenmesi kozmik bilime göre bu enerjiyle bağlantılıdır. Bu gördüğümüz genişleme ve yayılan enerji bütün kozmosu etkilediği gibi dünyamızı da etkiliyor. Yaratıcı diyor ki; `Sizin göremediğiniz ama her zaman bedeninizde ve çevrenizde enerji ve canlılar var. Bizim görünmez vazifeli yaratıklarımız var` diyor. Bu çok önemli. O canlılar bizim etrafımızdaki enerjidir. Bu enerji topraklanmadığı takdirde birçok hastalıklar bizi beklemektedir. Etrafımızda oluşan enerjiler canlıdır ve yaratıktır. Dinin emri de bunu gösteriyor. Bu çok önemlidir” dedi.


İlk defa dünyada bir elin yaydığı enerjileri tespit ettiklerini, vazifeli yaratıkların şu anda boyutta, her şeyin etrafında olduğunu, bilimsel olarak yüz milyon katrilyon canlılı 10 üzeri 16 milyon kalındığında etrafı koruyan canlılar bulunduğunu, bunların bilimsel olarak görüntülendiğini, enerji diye bilinen bu canlılardan koruma alanı oluştuğunu kaydeden Maranki, “Düşüncelerimize göre, etrafımızdaki enerji şekil değiştirmektedir. Kötü bakarsanız enerji alanınız kötü olur. Bunları iyi düşünün, etrafımızdaki canlılar tüm yaptıklarımızı kontrol merkezine iletiyor. Orada bir eksi veya artı veriliyor. Mesela 100 eksiniz olduğunda bir yere çarpabilir, bin tane olduğu zaman başka bir şey olabilir” uyarısında bulundu.


“RENKLERİN HEPSİNİN TEDAVİ EDİCİ ÖZELLİĞİ VAR”
Dünyadaki 124 bin hayvanın ve bitkinin hepsinin rengarenk olmasının tesadüf olamayacağına da dikkat çeken Maranki, bunların eşref-i mahlukat olan insanlar için yaratıldığını vurgulayarak, “Bilimsel olarak bazen kabul edilmese de, `biz topraktan yaratılmışız` diyoruz. Toprağız. Toprak ve suyun çekilmiş fotoğraflarına bakıldığında bunların hiç birinin tesadüf olamayacağı görülecektir. Demek ki; gören onun ötesinde bir güç. Biz yaratıcının boyasıyla boyanıyoruz. Mor, lacivert, mavi, yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı. Bu renklerden istifade edin. Renklerin hepsinin tedavi edici özelliği vardır. Osmanlı döneminde renk, ses, müzik odaları vardı. Biz bunları unuttuk. Bütün noktalar bedenimizde var. 8 ayrı noktada renkler var. Tesadüf müdür? Hepsi canlı hepsi enerji saçıyor. Ama bizim insanlarımız televoleler, maçlarla uğraşıyor. Konuşanlar günah keçisi kabul ediliyor ama bunlar gerçektir. Kainatın kitabını okuyarak, sağlımızı korumaya devam edebiliriz. Tabii ki tıp da olacak” diye konuştu.


“NİKAHLI EŞE DOKUNUNCA RENKLER NORMAL”
İnsanların etrafındaki canlıların (enerjinin) düşüncelere göre değiştiğini, bunun hızının ise ışık hızını aştığını dile getiren Maranki, bunların hepsinin belgeli olduğunu vurguladı. Krilyan tekniğiyle ilginç bir deney yapıldığına işaret eden Maranki, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Nikahlı ve nikahsız yaşadığız dokunmayla gelişen olaylara bakalım. Erkek nikahlı eşine dokunduğu zaman renkler normal seyrediyor. Ama kendisine yabancı bir kadına dokununca kapkara oluyor. Yaratıcının emirleri dışında olduğu kareler kapkara. İlk defa bunlar bilimsel olarak kanıtlandı. Düşünceye göre çevremizdeki renklerde değişmeler oluyor. Sağ elle aldığımız elmanın rengi bile değişik. Bunun gibi örnekler çok. Gıda konusuna bakıldığında meyveler enerjilerini dışa doğru veriyor. Sağlığımız için de gıdaları zamanında yemeliyiz. Enerji durumları değişik olur. Mantarın müthiş bir enerjisi vardır.


Ağaçların etrafındaki zehir şifadır, yılan zehri şifadır. Ama bizim enerjimiz ona yetmediği için zehir etkisi yapıyor. Şimdi bunlar silah sanayiinde kullanılmaktadır. Hücrenizi çalıştırın, havuçta da yoğun bir enerji vardır. Sabahları bir elma, havuç, kırmızı pancar suyu içine bir kaşık bal koyup için. Hayatınızda çok şey değişecek. Bir elmanın çekirdeğinde bir elma ağacı varsa, onun çekirdeğini atmak akıl işi değildir. Bu enerji çeşitleri krilyan tekniğiyle tespit edilmiştir.”


“DÜNYANIN BELLİ MERKEZLERİ VAR, HEPİMİZ İZLENİYORUZ”
Dünyanın belli merkezleri bulunduğunu örneğin ABD`nin Nevada 51. bölge denilen merkezinden radyo dalgalarıyla Güney Kore`deki bir çocuğun gözündeki iltihabın yok edildiğini gözleriyle gördüğünü ifade eden Maranki, “Bu radyo dalgaları mize göre, etrafımızdaki yla yapılabiliyor. Faydalı veya zararlı hale getirilebir. En çarpıcı örnekte Apaçi helikopterlerinin Irak`taki 400 bin devrim muhafızını inlerinden çıkarıp evlerine göndermesidir. Sonradan akılları başlarına geldi. Aynı sistem Bosna`da uygulandı. Şu an TV`lerdeki 24. kareden sonra bizim göremediğimiz 25. kareler var. Bunlar bilinçaltını yönetmektedir. `AB`ye giren haindir veya girmeyen haindir` diye düşünürken bugün başka bir şey düşünebiliriz. Beyin kontrolü, zihin kontrolü vardır. 25. kareler beyin alt modunda, şekil ve ritm dalga boyutlarıyla beyin merkezlerini uyarır. Böyle inanırken başka türlü inanmaya başlarsınız” açıklamasını yaptı.





“TÜRKİYE`DE AÇILAN KUYULARIN HEPSİNDE PETROL VAR”
Radyo dalgalarının, televizyonların, gazetelerin, bu iletişim araçlarında bulunan görüş ve fikirlerin, alışveriş yapılan dükkanların, bulunulan yerlerin, görüşülen insanların hepsinin beyne etkileri bulunduğunu ve bu etkilerin insanların genlerini aktifleştirdiğini veya pasifleştirdiğini, şehvet odaklarını arttırıp azalttığını ifade eden Maranki, dünyada herkesin izlendiğini ileri sürdü.


Maranki, “Kastamonu`da 11 kuyudan 3`ünde petrol var” dediğini, ancak “yok” deyip bu kuyuların kapatıldığını, bunun kimsenin umurunda olmadığını da iler sürerek, şöyle devam etti:


“Türkiye`de açılan kuyuların hepsinde petrol var. 1998 yılında BM temsilcisiyim. Petrol yataklarını araştırıyorduk. Bartın-Sinop arasında petrolleri görüntüledik, akan yerleri tespit ettik. Ama izleniyoruz. Engel oluyorlar.


Çıkarttırmıyorlar. `Birileri bizi gözetliyor mu?`, `Her an kontrol altında mıyız?`. Evet, uzaktan zihin, beyin kontrolü mümkün. Radyo dalgalarıyla nelere tesir edebiliriz? Tusinami, kasırga, deprem, tesla projesi neleri kapsıyor? Gölcük depremi proje aksaklığı olabilir mi? Kozmoza hakim olan her şeye hakim olur mu? Gölcük depremi tesla projesiyle bağlantılı. Sordum, bağlantılı olduğunu söylediler. Nevada 51 bölgedir. Uydular görüntülüyor, orijinal resimlerdir. Basit ama hakikatler bunlar. Gözetleniyoruz.”


Maranki, termal kamerayla ölen birinin bedeninin soğuyup enerjinin (ruh) çıkışını görüntülediklerini, hücreler çalışınca renklerin çalıştığını ve renklerin yavaş yavaş gittiğini, vücudun yavaş yavaş soğuduğunu, enerjinin en son kalp ve gözde toplandığını ve sonra karardığını da sözlerine ekledi. Maranki, konferansında uyduya bağlanarak Samsun Büyükşehir Belediyesi`nin odalarını da izleyicilerine gösterdi.


AHMET MARANKİ İLE BEYİN KOTROLÜ ÜZERİNE RÖPORTAJ
Prof. Dr. Ahmet Maranki tüm dünyada insanların zihinlerinin kontrol edildiğini öne sürüyor. Maranki ile Matrix`ten petrole, cep telefonundan başörtüsüne, Irak Savaşı`ndan sigaraya, 11 Eylül`den depreme kadar birçok konuda hızlı bir söyleşi yaptık. Kemerlerinizi bağlayın…


Soru : Son zamanlarda “Kozmik Bilinç”ten çok söz ediliyor. Siz bir kaç televizyon programında bahsettiniz. Hatta, “Kozmik Bilinç” isimli bir kitap hazırladığınız biliniyor. Nedir “Kozmik Bilinç” ?


CEVAP : Peygamber Efendimiz`in (sav), “İlmin yarısı sormaktır” şeklinde bir hadisi vardır. Biz de sormaktayız ve bunun cevabını kainatta aramaktayız. Kozmik bilinç de kainatta olan hadiselerin nasılını, niçinini, nedenini araştırmaktadır. Kozmik bilinç, “evrendeki bilim” demektir. Felsefeciler ayı, yıldızı, güneşi, Satürn`ün halkalarını araştırırlar. Ama ayı, yıldızı, Satürn`ü birbirine bağlayıp onu döndüren ve niçin döndüğünü izah eden şeyi açıklamazlar. İşte kozmik bilinç kainatı, hayvanatı, nebatatı idare eden tek bir merkez güç olduğunu ve merkezin de bize neler bildirdiğini araştırıyor. Yani “kozmik bilinç” kainat kitabını araştırır. Bir Kur`an ve bir de kainat kitabı vardır. Dünya insanlığı artık şunu bilmeli; yaşananlar ayrıdır, bilinenler ayrı. Bazı şeyler için bilimsel izah gerekir deniyor ama bu, bilimsel değil ama gerçektir. Çünkü bugün bizim konuştuğumuz, duyduğumuz ses dalgaları bütün ses dalgaları içersinde bir iğne ucu kadar yer tutar. Yine gördüğümüz bütün renkler sadece kırmızı ile mor arasıdır. Yine algıladığımız kokular, hisler, duygular bizim ölçülerimize göredir. Ama bunun ötesinde başka alemler, boyutlar vardır. İşte kozmik bilinç bunu araştırır.


Soru : Gördüğümüz renklerin ötesinde renkler var mı? Duyduğumuz ses dalgalarının ötesinde ses dalgaları var mı?


CEVAP : Vardır ve bilim bunu ispat etmiştir. Psikokinezi, yani maddenin mana ile izahı. Bilim bugün bunun nasıl olduğunu araştırmaktadır. Biz bunun mana boyutuna çok fazla girmeyeceğiz. Buna binlerce kitapta girilmiş ama bir şey anlaşılmamış ki insanlık bugünkü zor durumda. Bilimin mevcut yöntemlerinin dışında akıl yürütme, tahayyül dediğimiz ikinci aşaması, sezgi, yoğunlaşma, hissetme yani kozmik boyutu vardır. İşte kozmik bilinç bu “ötelerden” bahsediyor. O öte de Hablullah (Allah`ın ipi) dediğimiz bir iple merkeze bağlıdır. Bilgisayarlardaki kablo gibi kainattaki bütün nesneler fiiliyatlarında, hareketlerinde tek merkeze bağlıdırlar. Kainatta cansız yoktur. Taş, toprak da canlıdır. Kur`an-ı Kerim`de zihayat, ziruh ve zişuur sahipleri olarak adlandırılan ve artık bugün bunda tereddüt edilmeyen bir yaratık silsilesi var. Ama bu silsilenin dışında yine ilahi kitaplarda buyurulduğu gibi “sizin görmediğiniz benim görevlilerim vardır dünyada” deniyor. İşte bunu gavur dediğimiz Rus bilim adamları ölçmüş.


Gavur kim tartışılır!.. Herşeyi kabul edip bunların dışına çıkmayıp at gözlüğüyle meseleye bakanlar mı, yoksa din, milliyet vs adına bunları araştırmayıp bizi bu hale düşürenler mi? Ruslar “insan aura”sı dediğimiz enerjinin etrafında 1016 milyon canlının yaşadığını görüntülemiş. Yani her an bir santimle bir metre kadar etrafımızda bizi kalkan gibi “koruyan veya zarar veren” yani hayatımıza, fiiliyatımıza, halet-i ruhiyemize bağlı olarak katrilyonlarca canlı var. Bunlara “nariler, nuriler” de denilebilir. Biriyle tokalaştığınız zaman halsizleşirsiniz veya birisi size baktığı zaman yıkılırsınız. Ya da ilim meclislerinde bulunduğunuz zaman müsbet enerji yüklenirsiniz. Kötü meclislerde, kötü insanların yanında bulunduğunuz, kötü fikirlerle beslendiğiniz zaman fiziki olarak da bir şeyler kaybedersiniz. İşte kozmik bilinç bütün bunları araştırıyor ve akılları gözlerine veya midelerine inenlere anlatmaya çalışıyor.


Soru : Beyin kontrolü ve zihinlerin yönlendirilmesi konusunda yoğun tartışmalar var. Böyle bir yönlendirme veya kontrol var mı?


CEVAP : Dünyada FM dediğimiz akustik frekansları olan mikrodalgalar, nöroelektromanyetik dalgalar, uzaktan da olsa beyinlere tesir edebilmekte, davranışlar kontrol edilebilmektedir. İki yıldır kozmik bilinci insanlara, konferanslarda, televizyonlarda, gazetelerde anlatmaya çalışıyoruz. Bunları duyan insanlar garip garip bakıyorlar. “Böyle bir şey var mı?” diye soruyorlar. Çünkü dünya insanlığının beyni kontrol altına alınmış durumda. İnsan düşünen bir varlıktır ama çeşitli yöntemlerle düşündürülmüyor.


Soru : Peki nedir bu yöntemler?


CEVAP : Öncelikle aldığımız gıdaların içinde hormon denilen menfi maddeler yüklüdür. İçtiğimiz coladan, yediğimiz dondurmalardan tutun da bütün ilaçlar, etler, sütlerde mevcuttur bunlar. Siz tavukların bugün nasıl yetiştirildiğini görseniz yiyemezsiniz.


Soru : İnsanların düşünmemesi için o gıdaların içine maddeler mi karıştırılıyor?


CEVAP : Bunların planlı yapılanı var bir de hileye kaçarak yapanlar vardır. Özel olarak bu gıdalar ülkemize gönderilir. Bir çok yabancı sigara dünyada çok çeşitli üretilir. Türkiye`ye ise ayrı sigaralar gönderilir. Onun içine ayrı katkı maddeleri enjekte edilir. O insanların doğacak çocukları, düşük ağırlıklı, hırıltılı, hastalıklı, ince kemikli, gerizekalı, şaşı olsun diye. Bunu ben demiyorum, 40 bin İngiliz doktor üzerinde yapılan araştırmalar söylüyor. Demek ki her şeyde bu sıkıntıyı duyuyoruz. Niçin yüzyıl önce bu kadar hastalık yoktu. Bir çok hastalığın virüsle bulaştığı artık ortaya çıkmaktadır. Demek ki hastalıklar ağzımızla aldığımız, bedenimize giren bu gibi şeylerle bilinçli olarak oluşturulmaktadır denilebilir. İkinci yöntem olarak; radyo dalgaları ile yapılan tahribatlardır. Uzaktan radyo dalgalarıyla beyinler yönlendirilip etkilenmektedir. Mesela elimizde bulunan cep telefonu. Telefonda artıya bastıktan sonra bire basarsanız çevrilen numara Amerika ile konuşturur, yediye basarsanız Rusya ile…1`le 7 arasındaki tuş sesi farklıdır.


Aynı piyanonun tuşları gibi. Dalga boyları farklıdır, onun için sesleri farklı algılarız. Bir tuşa bastıktan sonra bizim sesimizi Amerika`ya ulaştıran nedir? İlahi metodla baktığımızda bunu taşıyanıar var. Bediüzzaman Hazretleri; “Sesler hava zerreleri üzerinde taşınır” diyor. Bunun bir ileri boyutu daha var. Hava nedir? Sadece bizim bildiğimiz hava mıdır? Seslerle, kokularla, ateşle, ışıkla, elektrikle, karanlıkla taşınır bunlar. Demek ki bunların hepsi bir yaratık. Karanlık güneşin batması değil. Bugün karanlıkta bir gözlük takıyorsunuz, insanı görüyorsunuz. Bu yeni bir boyuttur. İnsanlık bunlardan bilgisiz. Bunlar bugün mutlaka araştırılmalıdır. Güneşin ısısıyla ışığını getiren aynı olamaz. Işığını getiren ayrı bir çeşit varlıktır, ısısını getiren ayrı. Yağmur damlasını alıp getiren ayrıdır, gecenin karanlığında yıldızları görmemizi sağlayan ayrı bir çeşittir. Demek ki etrafımızda farklı dalga boylarında farklı boyutlarda, göremediğimiz o kadar çok yaratılmış varlık var ki… Mesela kozmik bilince göre virüs, bakteri, cin, şeytan, melek gibi varlıklar izafi tabirlerdir ve bunlar enerjinin farklı boyutlarıdır. Narilre ve nuriler gibi. Nazar olayı; mesela bir öküze bakıyorsunuz ne kadar güçlü diyorsunuz hayvan ölebiliyor. Onu öldüren bizim menfi bakışımız, öküzün enerjisinin buna yetmemesidir.

HAMİLELİKTE PİLATES NASIL OLMALI ?

Pilates, doğum öncesi, sırası ve sonrasında kadını güçlendiren, doğuma hazırlayan ve doğum sonrası eski formuna hızlı bir şekilde dönmesini sağlayan sistemdir.
Vücudun ağırlık noktasının değişmesi ve ağırlığın artması; omurgada ağrılara neden olur. Ruhsal



Pilates, doğum öncesi, sırası ve sonrasında kadını güçlendiren, doğuma hazırlayan ve doğum sonrası eski formuna hızlı bir şekilde dönmesini sağlayan sistemdir.
Vücudun ağırlık noktasının değişmesi ve ağırlığın artması; omurgada ağrılara neden olur. Ruhsal açıdan da yıpratıcı olan hamilelik süresince; vücutta kasılmalar meydana gelir. Pilates, özellikle bel ve karın kaslarını çalıştırarak omurgayı rahatlatır. Böylece güçlenen kaslar, ağırlığı paylaşarak omurgaya destek olurlar.
Yapılan esneme egzersizleri, kasılmaları rahatlatır. Tutulma ve ağrıları azaltır. Nefes egzersizleri, meditatif yanıyla sizi rahatlatırken; normal doğuma iyi bir hazırlıktır. Aynı zamanda, pelvik bölge egzersizleri; hem doğum esnasında annenin daha rahat olmasını hem de güçlenen rahim kasları doğum sonrasında rahmin kendini daha çabuk toplamasını ve cinsel hayatın normale dönmesini sağlar.
El ve ayak bileklerindeki ve bacaklardaki ödemin atılmasına, şişliklerin inerek derinin rahatlamasına ve kan dolaşımının hızlanmasına yardımcı olur.

B17 (P Vitamini)

Doğada bol bulunur.Bir çok P vitamini faktörü kanamalı skorbüt tedavisinde C vitaminiyle sinerjik (arttırıcı) etki gösterir.Ayrıca hepsi direncin artmasında ve kılcal damar geçirgenliğinin azalmasında önemli rol oynar.



Doğada bol bulunur.Bir çok P vitamini faktörü kanamalı skorbüt tedavisinde C vitaminiyle sinerjik (arttırıcı) etki gösterir.Ayrıca hepsi direncin artmasında ve kılcal damar geçirgenliğinin azalmasında önemli rol oynar.

Alerji Hastaligi İcin Tedavi Onerileri

Alerji Hastaları İçin Tedavi Önerileri, Alerji Nasıl Engellenir?

Çevre üniteleri son çare olup, teşhis edilmesi çok zor alerjileri olan kişiler veya bir eliminasyon diyeti­ne uyabileceklerine güvenmeyen hastalar için gere­kir. Birçok aler



Alerji Hastaları İçin Tedavi Önerileri, Alerji Nasıl Engellenir?

Çevre üniteleri son çare olup, teşhis edilmesi çok zor alerjileri olan kişiler veya bir eliminasyon diyeti­ne uyabileceklerine güvenmeyen hastalar için gere­kir. Birçok alerji uzmanının korkusu, insanlar evler­de ve işyerlerinde yeni yeni kimyasal maddelerle Kar­şılaştıkça, bunlardan kaynaklanan alerjilerin giderek daha büyük bir sorun haline dönüşebileceğidir. Fa­kat yaşadığımız çevreye çok dikkat göstermemiz ge­rektiğine rağmen —yediğimiz yemekler, soluduğu­muz hava, içtiğimiz su ve ürettiğimiz, giydiğimiz ve ellediğimiz malzemeler— alerjiyle yaşamak geçen yüzyıldaki kadar korkunç bir sorun değildir. O zaman­larda doktorlar, saman nezlesi çeken hastalara uzun deniz yolculuklarına çıkmalarını veya kendilerini altı hafta süreyle karanlık bir odaya kapatmalarını salık verirlerdi.


Tıbbi tedavi dışında, alerji hastalarının kendileri­ni rahatlatmak için yapabilecekleri birkaç şey daha vardır:

Eğer saman nezlesinden şikâyetçiyseniz, polenin çok olduğu kırlık bölgelerde değil de deniz kenarın­da tatile çıkmanız akıllıca olur. Polen mevsiminde po­lenlerin en çok havada oldukları saatler öğle üzeri sa­atleridir. Eğer polenle temas etme olasılığınız olan bir sırada dışarı çıkıyorsanız, güneş gözlükleri qözlerinizi korumaya yardımcı olacaktır. Ev ve araba pen­cerelerini kapalı tutun. Eğer bütçeniz el veriyor ise evinize polenleri filtre edebilen bir klima cihazı ko­yabilir ve arabanızın havalandırma sistemine de po­len taneciklerini yakalayabilecek filtreler taktırabi­lirsiniz.


Evinizdeki tozda yaşayan organizmaları tamamen yok etmek güç ise de onları en azından azaltabilirsi­niz. İlk yapacağınız şey, evinizi olabildiğince kuru bir hale getirmektir, çünkü bunlar hafif nemli ortamlar­da hızla ürerler. Eğer duvardan duvara halılarınız var­sa, tozunu sık sık elektrikli süpürgeyle almalısınız.’ Kuştüyü yastık ve şiltelerinizi köpük olanlarla değiş­tirin ve eski yün battaniyelerinizin yerine içi sente­tik elyaf doldurulmuş yorganlar alın. Perdelerinizi, battaniyelerinizi ve yatak çarşaflarınızı düzenli ola­rak yıkayın. En iyisi, bu işleri yapacak başka birini bu­lun!





Tozdaki organizmalara alerjik olan kişiler, genel­likle uyandıklarında veya kalkar kalkmaz hapşırırlar veya hırıltılı nefes alırlar. Belirtiler gün içinde yok olurlar. Eğer işteyken hapşırmaya veya hırıltılı nefes almaya başlarsanız çalışma ortamınızı denetlemek­te yarar vardır. Bürolarda olağan bir sorun, asma ta­vanlar ve karanlık, rutubetli köşelerde büyüyen ve sporlarını çalışanların üzerine saçan bir küftür. Kli­ma sistemlerinin içinde de küfler üreyebilir. Sporla­rın gözle görülmeyecek kadar küçük olduklarını ve ancak insanların solunum güçlükleri, baş ağrıları ve tıkanıklıktan şikâyet ettikleri zaman fark edildikleri­ni unutmayın.
Alerjik olduğunuzu söylemekten kaçınmayın. Her yedi kişiden birinin bir çeşit alerjisi olduğunu aklı­nızda tutarsanız, yalnız olmadığınızı anlarsınız. Eğer komşunuza kedi tüyüne alerjik olduğunuzu söylerse­niz, kedisini okşamadığınız için size kızmayacaktır. Eğer patronunuz klima cihazına baktırmak istemiyor­sa, ona sağlıklı personelin, nefes alma güçlüğü çe­kenlerden daha üretken olduğunu belirtin. Eğer gar­son, yemeğin sosunda ne olduğunu bilmiyorsa, gi­dip aşçı basıya sorun.


Alerjik çocuklar, özellikle astımdan şikâyetçi olan­lar, ayıplanmak korkusundan okul arkadaşlarına ve öğretmenlerine bu durumu belirtmeye çekinirler. Amadisodyum kromoglikat gibi modern ilaçlarla bir­çok alerjik çocuğun spor ve öbür okul etkinliklerine katılabilmesi sağlanabilir. Yorucu bir çalışmadan ön­ce ilaçlarını almayı hatırlamaları şartıyla. Astımlılar yüzme ve futbolda genellikle başarılı oldukları hal­de daha yorucu olan uzun mesafe koşularında başa­rılı olamazlar. Saman nezlesine karşı antihistamin alan çocuklar, sınıfta uykulu ve ilgisiz gözükebilirler. Öğretmenler, çocukların durumu ve aldıkları ilaçlar konusunda uyarılmalıdır.


Alerji hastası olan çoğu çocuk, büyüdüklerinde bu şikâyetlerinden kurtulur. Alerjiler zaman içinde de­ğişikliğe uğrarlar. Şöyle ki; belirli yiyeceklerden eg-zema veya diyare olan bir bebek, ilerki yıllarda bu yi­yecekleri rahatlıkla yiyebilir, ama hayvan tüyü veya polenden kaynaklanan saman nezlesi veya astıma ya­kalanabilir. Çocukluklarında astım geçirmiş olan eriş­kinler, on veya yirmi yıl süreyle hırıltısız nefes ala­rak yaşayabilirler, ama özellikle bir enfeksiyon veya stress durumundan sonra yeniden astım olabilirler. Genelde bir alerjinin geçtiğini veya kaybolduğunu varsaymak akıllıca değildir. Evinizi yıllardır uzak dur­makta olduğunuz allergenlerin çok olduğu bir yöre­ye taşırsanız, unutulmuş olan belirtiler yeniden ortaya çıkar. Bu durum, tatsız olmasına karşın, tıbbi yar­dım ve kendinize dikkat ederek aşılmayacak birşey değildir.

Çiçek Bahçesi Muffin

Malzemesi:
Malzemeler: 2 yemek kaşığı kakao yada neskafe 1 su bardağı toz şeker 1 su bardağı sıvı yağ 2 yumurta 1 paket kabartma tozu (benim gibi kabarmasını istemiyorsanız eklemeyin) 2-3 bardak un 1 su bardağı süt yada yoğurt isteğe göre (kuru üzüm) Süsl




Andropoz da neler yapılmalı ?

Kadın cinsel hormonu belli bir yaştan sonra sıfıra iniyor ve menopoz denilen bu durumda eksik hormonun yerine konması uygulamada olan bir yaklaşım. Erkekte de hormon seviyelerinde bir değişiklik söz konusu. 45-50 yaşından itibaren erkeklik hormonu olan te



Kadın cinsel hormonu belli bir yaştan sonra sıfıra iniyor ve menopoz denilen bu durumda eksik hormonun yerine konması uygulamada olan bir yaklaşım. Erkekte de hormon seviyelerinde bir değişiklik söz konusu. 45-50 yaşından itibaren erkeklik hormonu olan testosteron yanında böbreküstü bezinden salgılanan aynı yapıdaki hormonlar devamlı bir düşüş gösteriyorlar, ama hiç bir zaman bu seviye, ileri yaşta bile, sıfır olmuyor. ‘ Andropoz ‘ olarak da adlandırılan bu durum, cinsel fonksiyonun gerilemesi yanında, cinsel arzu ve zihinsel fonksiyonlarda da düşmeye neden oluyor. Ayrıca yorgunluk hali ve uyku problemleri duygusal değişiklikler, iktidarsızlık, depresyon, libido(cinsel güç)azalması, osteoporoz, meni kalitesi ve kaslarda olumsuz etkiler, yine erkeklik/androjen hormonlarının eksikliği, vücut yapısı değişikliğine sebep olarak bilhassa karında 10-15 kg yağ tutulmasına yol açıyor.


Ortalama yaşam süresi uzadığı için yaşlanmaya bağlı sorunların artacağı ve andropoza bağlı problemlerin artması, geliştirilen tedavi yöntemleri dikkat çekiyor.


Türkiye ‘de 40 ile 70 yaş arasındaki erkeklerin yüzde 52’sinde cinsel performansta ve istekte azalma olduğu, ancak doktor başvurusunun azlığına bağlı bu rakamların gerçeğin oldukça altında kaldığı tahmin edilmektedir.


Tüm bu bulguları özetlersek erkeklerde ilerleyen yaşa bağlı görülen fiziksel ve zihinsel değişikliklerin, androjen hormonlarının azalmasıyla birlikte bir klinik tabloya dönüşmesidir.


Bu klinik tablo şu belirtileri içerir:


1. Seksüel fonksiyon ve istek azalması, özellikle sabah ereksiyonlarının kalitesinde düşme,


2. Entelektüel kapasitede azalma, konsantrasyon kaybı, yorgunluk, kızgınlık ve depresyon,


3. Kas kitlesinde ve gücünde belirgin azalma,


4. Kemik mineral yoğunluğunda azalma (osteoporoz),


5. Organ yağlanmasında artış.


Andropoz terimi yaygın kullanımına rağmen çok doğru bir tanımlama değildir. Kadınlarda menopozla birlikte üreme özellikleri tamamen ve akut olarak bitmesine karşın, erkeklerde üreme kapasitesi ilerleyen yaşa rağmen devam edebilir. Bu bağlamda “yaşlanan erkeklerde androjen eksikliği ‘andropoz’a göre daha doğru bir tanımdır.


39- 70 yaşları arasındaki erkeklerde, serum serbest testosteron seviyelerinin yılda yaklaşık %.1.2 oranında düştüğü gösterilmiştir.


65 yaş üstü erkeklerin yaklaşık %25-50’sinde biyo-yararlanılabilir testosteron düzeylerinde düşüş gerçekleşmekte ve androjen replasman (eksik hormonun yerine dışarıdan yapay olanı verme) tedavisi gerektirecek belirtiler ortaya çıkmaktadır. Elbette yaştan bağımsız olarak, genetik bozukluklar, şişmanlık, çeşitli hormonal dengesizlikler (büyüme hormonu, tiroid hormonları, insülin), alkol, stres ve kronik hastalıklar da kan testosteron düzeylerinde düşmeye sebep olabilmektedir.


Androjenler ve etkilediği organlar


Androjenler %90′ı testislerden , %10′u böbrek üstü bezlerinden salgılanan ve vücutta değişik oranlarda biyolojik etki gösteren steroid yapıda 5 hormondur. Bunlar, testosteron, dihidrotestosteron, androstenedion, DHEA ve DHEA-S’dır.


Androjenlerin etkileri, daha anne karnındayken başlar ve çocuğun dış cinsel organlarının gelişmesini sağlar. Ergenlik döneminde sekonder seks karakterlerinin gelişmesini ve daha sonraki yıllarda da cinsel arzu, ereksiyon ve sperm yapımı gibi üremeye yönelik fonksiyonlarını sürdürürler. Erkek üreme sistemi ve sekonder seks karakterlerinin gelişimine olan etkileri androjenik etkiler olarak bilinir Ereksiyon(penisin sertleşmesi) mekanizmasının her basamağında rol alırlar. Özellikle gece ereksiyonlarını ve seksüel davranışları düzenler, kas, kemik, sinir sistemi, prostat, kemik iliği gibi organlarda da etki yaparak osteoporoz, ve kas gücüne olumlu etki ederler. Diğer yandan tüm yaşam boyunca bilişsel fonksiyonların gelişiminde rol oynarlar. Vücutta azot tutulumunu sağlayarak, kas ve kemik oluşumunu indüklerler(arttırırlar). Ayrıca bu hormonların kan hücrelerinin yapımı ve serum lipid düzeylerine etkileri de kanıtlanmıştır. Büyüme ve organlardaki bu etkileri ise anabolik (arttırıcı)etkiler olarak tanımlanır.


Androjenlerin ereksiyondaki rolü kesin sınırlanamamıştır, günümüzde belli bir eşik değer üstündeki serum androjen düzeylerinin normal cinsel fonksiyon için yeterli olduğu varsayılmakta, ancak bu eşik değer ile ilgili çelişkili görüşler öne sürülmektedir.





İnsanlarda, serum androgen düzey düşüklüğünün (hipogonadizm) hemen her zaman libido (cinsel istek)azalması ve özellikle gece ereksiyonlarının sertliğinde ve sıklığında azalma ile beraber olduğu bilinmektedir. Bu hasta grubunda, testosteron tedavisi ile bu şikâyetler düzeltilebilmektedir.


Deneysel hayvan modellerinde de, androjenlerin, moleküler düzeyde ereksiyonun her aşamasında rol aldığı gösterilmiştir. Ereksiyon, penise gelen kan akımının artması, giden kan akımının ise azalması ve penis içi basıncının artması ile gerçekleşir. . Androjenlerin penis kan dolaşımı üzerine etkileri, gelen kan akımının artması ve giden kan akımının azalması şeklindedir. Bunu penis düz kaslarına, tunika albugineanın (penis kılıfı) fiziksel özelliklerini ve damarlara etkisi ile sağlar.


Deneysel çalışmalar, androjenlerin beyinde, hipotalamus düzeyinde hormonları uyararak ereksiyonda rol alan ajanların salgılanmasını düzenlediğini ortaya koymuştur. Ayrıca omurilikte de androgen reseptörlerinin varlığı gösterilmiştir. Androjenler penis düzeyinde de bu organın otonom sinir sistemine , damar cidarına , penis kılıfına , penis içi düz kaslara ve çizgili kaslara etkilidir. Androjen reseptörlerinin uyarılması direkt olarak, ereksiyonda başlıca görev yapan azotoksit sentezine de etkilidir.


Sonuç olarak, deneysel çalışmalar, androjenlerin ereksiyonun her aşamasında belirleyici rol oynadığını ortaya koymuştur.


Andropozun şu anda dünyada kaç erkeğin sorunu olduğu tam olarak bilinmese de, 21. yüzyılın ilk yarısında androjen eksikliği olan erkek sayısının anlamlı bir şekilde artacağı nüfus araştırmaları sonucu tahmin edilmektedir. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Enformasyon Departmanı’nın, 75 yıllık bir periyotta dünya nüfus tahminleri ve yansımalarından elde edilmiş verileri göstermektedir. 20.yüzyılın son on yılında dünya nüfusu 1 milyar artmıştır, ve önümüzdeki 25 yıl içinde de 2 milyarlık bir artış beklenmekte ve 2025 yılında dünya üzerinde 8 milyar insanın yaşayacağı öngörülmektedir. Daha çarpıcı olarak, yaşam beklentisi, bu periyotta en az 30 yıl kadar artmıştır. Bu zaman içinde 65 yaş üstü birey sayısı 3 katına çıkarken, çocuk sayısı %35′den %20′lere düşecektir. Sonuç olarak kaba bir hesapla 2025 yılında dünya nüfusunun yaklaşık %15′inin 65 yaş üstü bireylerden ve bunlarında yaklaşık %50’sinin erkeklerden oluştuğunu göz önünde bulundurursak, bu yaşlı erkek populasyonunun %30-50’sinde de serum biyoyararlanılabilir testosteron düzeyinin düşük olacağı varsayılırsa, bu tarihte dünya yüzeyinde androjen replasman tedavisi ihtiyacı duyabilecek 180-300 milyon erkek olacaktır.


Tedavi olanakları teknolojik gelişmelerle birlikte artmış olup: Androjen düşüklüğünün medikal tedavisinin amaçları seksüel fonksiyonların yerine konması, libido restorasyonu ve bireylerde iyi olma hâlinin teminidir. Seksüel fonksiyonlardaki etkilerinin yanı sıra, eşit derecede önemli olarak androjen replasman tedavisi gelişmiş osteoporozun ilerlemesini engeller, kas gücünü restore eder ve mental kapasiteyi arttırır. Testosteron tedavisi fizyolojik serum testosteron düzeylerinin kanda sağlanmasını, ayrıca testosteronun metabolizma ürünleri olan DHT ve östradiolün de optimize edilmesini içerir.


Günümüzde kullanılan formları, ağızdan alınan tabletler, kas içi enjeksiyonlar ve skrotal (Testis derisi)ya da nonskrotal deriye yapıştırılan yamalardır . Bu yöntemlerin hepsinin ayrı avantajları ve dezavantajları bulunmasına rağmen, deriye yapıştırılarak kullanılan patch’ler günlük testosteron salınım ritmini taklit ederek fizyolojik ve etkili bir iyileşme sağlarlar.


Dünyamız hızla yaşlanan insanlığa ev sahipliği yapıyor Hızla yaşlanan insanlıkla birlikte ileri yaşlarda görülen sağlık sorunlarının da artması kaçınılmazdır. Andropoz da bunlardan biri olmakla birlikte tanısı ve tedavisi oldukça kolay ve zahmetsiz bir yaşlılık sorunudur. Sonuç olarak, Birleşmiş Milletlerin verilerine dayanarak, 2025 yılında 180-300 milyon erkeğin , androgen replasman (Eksik hormonu yerine koyma)tedavisine gereksinim duyacağı tahmin edilmektedir.

Kalitim Nedir Genetik Yapisi Hakkinda Bilgi

Kalıtım Nedir (Genetik), Genetik Yapısı Hakkında Bilgi

Hücrelerin içinde kromozom denilen küçük parçacıklar var­dır. Bunlar hücrenin çekirdeğinde toplu durumda adeta bir yumak şeklinde bulunurlar. Günümüzde «Genetik İlmi» bu kromozomları ayırabil



Kalıtım Nedir (Genetik), Genetik Yapısı Hakkında Bilgi


Hücrelerin içinde kromozom denilen küçük parçacıklar var­dır. Bunlar hücrenin çekirdeğinde toplu durumda adeta bir yumak şeklinde bulunurlar. Günümüzde «Genetik İlmi» bu kromozomları ayırabilmekte, resimlerini çekerek haritasını yapıp sınıflayabilmektedir.


İşte bu kromozomlar birer «özellik arşivi»dir ve soydan, baba­dan, anadan çocuğa geçerek onun özelliklerini oluştururlar.


Bu özellikler kromozomların çeşitli yerlerine yerleşmiştir. Ku­şaktan kuşağa geçişleri, araştırıcı Morgan’ın, Drozofila denen kü­çük sineklerde ve Mendel’in bezelyelerde ortaya koydukları yasa­lara göre olmaktadır. Bu arada bir noktayı daha belirtelim:


Bu özellikler birbirlerine göre üstün (dominan) ya da üstün değil (resesif) olarak değerlendirilmektedir. Sözgelişi: Koyu renk gözün, açık renk göze, düz saçın kıvırcık saça üstünlüğü gibi.

Büyük kulak, geniş burun, kalkık burun, etli dudak «egemen» özellikler buna karşılık kısa kirpik, dar burun, küçük kulak, vb. gibi özellikler de «egemenlik altına giren» özelliklerdir.





Bu özelliklerin nesillere geçişi daha önce de belirttiğimiz gibi, Mendel yasalarına göre olur ve bu nedenle çocuk anne babada görülmeyen bir özelliği, büyükbaba ya da büyükannesinden ala­bilir.
Ayrıca, unutulmamalıdır ki, dış etkenler de bazen bu özellik­lerde değişimler yapabilir; bu nedenlerle, soyda görülmeyen bir özellik, durup dururken ortaya çıkabilir.


Kötü özellikler ve hastalıklar da genlerden çocuklara geçebil­mektedir. Göz bozukluğu, şeker hastalığı, akıl hastalıkları vb. gibi. Genlerin kuşaklarda özellik oluşturma durumu, en iyi şekilde tek yumurta ikizlerini örnek göstererek kanıtlanabilir. Çünkü tek yu­murta ikizleri yalnız görünüş olarak değil, akıl, zekâ ve davranış yönünden de birbirlerine çok benzerler.


İnsan hücresinde gen yüklü 46 adet kromozom vardır. Döl­lenme ve cinsiyet belirlenmesi konusunda anlatıldığı gibi, anne yumurtasında 23, erkek tohum hücresinde de 23 kromozom var­dır. Çünkü bunlar daha önce özel olarak bölünerek yarı kromo­zomlarını terketmişlerdir. Böylece, döllenmiş yumurtada 46 kro­mozom biraraya gelmiş olur.

Bitkisel Banyolar

BİTKİSEL BANYOLAR
Mantar ve Sivilcelere Karşı Banyo: Çok ince kıyılan mercan köşk saplarından 100 g. bir kaba konduktan sonra üzerine 2 It. kaynar su dökülür ve 30 dakika bekletilir. Haşlama süzüldükten sonra elde edilen mayi, banyo yapılacak kaba (küvet)



BİTKİSEL BANYOLAR
Mantar ve Sivilcelere Karşı Banyo: Çok ince kıyılan mercan köşk saplarından 100 g. bir kaba konduktan sonra üzerine 2 It. kaynar su dökülür ve 30 dakika bekletilir. Haşlama süzüldükten sonra elde edilen mayi, banyo yapılacak kaba (küvet) boşaltılır. Banyo suyunun 37° hararetde olması lazımdır. Banyo kabı kâfi derecede doldurulur, Banyo müddeti 30 dakikadır.
Ayakların Yumuşatılması İçin Banyo: Sıcak su ile dolu kap içerisine 100 g. deniz tuzu ve 500 g. at kestanesi haşlaması ilave edilir. Banyo müddeti 30 dakikadır. Banyodan sonra ayaklar ispirtolu kâfur ve zeytinyağı ile ovuşturulur. Banyo, nasırlaşmış, ayaklara tavsiye edilir.
Ayaklarda Yorgunluk ve Terlemeyi Giderecek Banyo: Meşe kabuğundan elde edilen (yukarıda yazıldığı gibi) haşlama ve deniz tuzu ilavesiyle 37° sıcaklıkta su ile her gün banyo yapılır, sonra ayaklara zeytin yağı ile mesaj yapılır.
Soğuk Ayaklara Banyo: Ayaklar sıcak (dayanılacak kadar) suda 2 dakika tutulduktan sonra çıkarılır ve hemen soğuk suya sokulur. 10 saniye tutulduktan sonra çıkarılır. Bu ameliyat 5 defa tekrarlanır. Banyo suyuna yemişken çiçeği katılırsa (50 g. yemişken çiçeği 1 litre su ile 10 dakika kaynatılır) yararlıdır.
Yüze Yapılan Buharlı Banyolar: Bu banyo, cilt bünyesine göre çeşitli bitkilerden yapılır. Kuru, nazik, hassas ve kolayca iltihaplanabilecek ciltlerde eşit miktarda oğulotu, dereotu, lavanta çiçeği, papatya, aynı safa çiçeği ve öksürükotu karışımı kullanılır. Yağlı, ve aşırı terleyen ciltlere de yine eşit miktarda biberiye, papatya, ıhlamur çiçeği, nane yaprakları, meşe kabuğu, atkestanesi meyveleri, söğüt ve huş ağacı yaprakları karışımı çok etkilidir. Sarı, solgun ve yorgun ciltlere de kâfur, lavanta çiçeği ve oğulotu karışımı tavsiye edilir.
Geniş bir kap içerisine 1 çorba kaşığı ilave edilir, üzerine su konarak kaynatılır. Su buharlaşmaya başlayınca yüz 20 cm. kadar aralıkla buhara tutulur. Baş bir havlu ile örtülür. Bu banyo 15 dakika kadar devam eder. Sonra yüz soğuk su ile yıkanıp, bitki losyonu ile ovuşturulur ve bitkisel maske konur. (üst yazılara bakınız.)
Yüze tatbik edilen banyolar kolay ve yararlıdır. Haftada bir defa yapılmalıdır. Yüze güzellik, tazelik, canlılık verir, yüzdeki siyah lekeleri, göze çarpan beyaz taneleri vs. yok eder
(Bu yazı hekimce.comdan alınmıştır.)

Hepatit C'den Nasıl Kurtuldum

Hala bana bile hayal gibi geliyor. Fakat bu zor ve pahalı tedavi gerektiren hastalıktan kurtuldum.(Hepatit Hakkındaki tüm Bilgiler yazının devamında...)

Hikayem, Haziran 2007 tarihinde benim tiroid bezime baktırmak için KIZILAY hastanesine gitmemle başla



Hala bana bile hayal gibi geliyor. Fakat bu zor ve pahalı tedavi gerektiren hastalıktan kurtuldum.(Hepatit Hakkındaki tüm Bilgiler yazının devamında…)


Hikayem, Haziran 2007 tarihinde benim tiroid bezime baktırmak için KIZILAY hastanesine gitmemle başladı. Uzun zamandır içimde Hepatit testi yaptırma konusunda bir istek vardı. Doktordan rica ettim, test formunda ANTİ HCV’yi de işaretledi. Ben rahatım! Bana göre nasıl olsa hiçbir şey çıkmaz!


Ama öyle olmadı. Birkaç gün sonra test sonuçlarını aldığımda büyük bir süprizle karşılaştım: ANTİ HCV pozitifti.


Tam o günlerde de bir sene önce radyoda dinlediğim Maranki Hoca’nın sitesini “acaba bahsettiği merkez kuruldu mu?” diye sıkı takip ediyorum. Lavman kısmında bize, acısız, maliyetsiz ve son derece sağlıklı bir yöntemle çok büyük şikayetlerin iyileştirilebileceğinin müjdesini veriyordu. O sıralar hastalığın varlığından haberdar olmadığımdan, detoks+lavman uygulamasını “yapabilirsem yaparım” diyerek keyfi yaklaşıyordum fakat kucağıma bomba gibi düşen hastalıktan sonra benim için bu uygulama mecburi oldu !


İlk test sonucundan sonra, beni hemen Marmara Araştırma Hastanesi’ne gönderdiler. Oraya gidip kan vermeden önce aradaki bir haftalık zamanda detoks + lavman uygulamasını yaptım. Sonra hastaneye kan vermeye gittim. RNA testi yapılacaktı.


20 gün test sonuçlarını, büyük bir endişe ve üzüntüyle bekledim. Bu zaman aralığında da sürekli Maranki Hoca’nın sitesini okuyordum. Ben onun yöntemiyle iyileşeceğime inanıyordum ama %20’lik bir payla da kendimi bu hastalıktan dolayı değişmesi muhtemel bir hayata hazırlamaya çalışıyordum.


Bu tip hastalıklarda insanı paniğe sürükleyen ilk şey, bilmemek. Yani bu hastalık nasıl sonuçlar doğurur, yaşantım nasıl değişir, tedavisi olur mu olmaz mı, başkasına bulaşır mı bulaşmaz mı, maddi olarak çok zorlar mı vs. bir sürü soruyla beraber bilinmezliklerin karanlığında yuvarlanıyorsunuz. Moraliniz çok bozuluyor ve doğal olarak bol bol ağlıyorsunuz.
Çok şükür ki ben, ağlamanın ötesinde bir uygulama yapmış olmanın da rahatlığını yaşıyordum.
Bu test sonucunu bekleme dönemimde, hastalığın detaylarını öğrenmeye çalışıyordum.





Tüm süreç boyunca bu hastalıktan, aileme ve arkadaş çevremden kimseye bahsetmedim. Bunun sebebi de belki sessizce atlatacağım bir hastalık yüzünden onları üzmek, tedirgin etmek istemememdi.(Bu arada eklemek isterim ki Hepatit C’nin çok bariz belirtileri yok. Yani o belirtilerle başka bir hastalık olduğu da düşünülebilir. Yıllarca sinsice vücutta kalabiliyor. Takip edilmezse aniden karaciğer hastalıklarıyla karşılaşılıyor. Ayrıca tedavi masrafları çok yüksek.)


Evet, 20 gün dolmuştu ve ben yine hastane yollarındaydım. Pozitif mi negatif mi ? Bu iki işaret, şimdi hayatımın dönüm noktasıydı. Çekinerek ve heyecanla testlerin dağıtıldığı bölüme yaklaştım. Ve test sonucu elimdeydi :
HCV - RNA NEGATİF


Hemen doktora götürdüm. “İyi, atlatmışsın. Virüs pasifize olmuş. Yalnız 15 gün sonra tekrar ANTİ HCV’ye bakalım” dedi.


15 gün sonra Kızılay’da (sonuç NEGATİF) , 1 ay sonra da tekrar Marmara Hastanesin’de (bu testte ne negatif ne pozitif çıktı. Makine ölçememiş dediler) iki ayrı test yaptırdım.


Doktora götürdüm. İunları söyledi :”Bunun üstünde durmana gerek yok. Vücut virüse karşı antikor üretmiş. Belki 1 sene sonra tekrar test yaptırabilirsin.”


Artık doktor beni ciddiye almıyordu. Çünkü ortada ciddi bir hastalık yoktu :) Ağlayarak ayrıldığım hastaneden gülerek ayrıldım ve keyifle evime geldim. Ahmet Maranki ve değerli eşi Elmas Maranki’ye içimden minnettardım. Çok büyük teşekkür ve dua ile andım.
Daha sonra TÜYAP kitap fuarında, bizzat kendilerine yaşadıklarımı anlatıp teşekkürlerimi iletme fırsatı yakaladım.


Onlar sayesinde kim bilir daha nice insanların hastalıkları şifaya dönecek. Bir ay sonra açılacak olan “Sağlık Yaşam Merkezi”ni de dört gözle bekliyoruz.


Bir hayat düşünün sevdiklerinizle, sevdiğiniz şeyleri yaparak keyifli yaşamak; bir hayat düşünün hastane kuyruklarında - belki aşağılanmalarla- doktorların iki dudağının arasına hapis olmak !


Ben öncelikle yüce Allahım’a daha sonra da vesile olan çok değerli Ahmet Hocamıza ve değerli eşine tekrar şükranlarımı sunuyorum. Böyle olumlu tecrübe yaşayan arkadaşlarımızı da sitede paylaşmaya davet ediyorum.


ahmet maranki

Doğal ve bitkisel destek önerileri

Formula 7 zayıflama hapı - okuyun
Stevya doğal tatlandırıcı - okuyun
Sarı kantaron hapı - okuyun
Maca ( maka ) bitkisi hapı - okuyun
Zayıflama hapı Bio Silhouette - okuyun
Glukozamin+kondroidin - okuyun
Kefir hapı - okuyunKöpek Balığı Kık




Formula 7 zayıflama hapı - okuyun

Stevya doğal tatlandırıcı - okuyun

Sarı kantaron hapı - okuyun

Maca ( maka ) bitkisi hapı - okuyun

Zayıflama hapı Bio Silhouette - okuyun

Glukozamin+kondroidin - okuyun

Kefir hapı - okuyun

Köpek Balığı Kıkırdağı hapı - okuyun





Saç dökülmesine karşı shen min hapı - okuyun


DOKTORUNUZA SORMADAN KULLANMAYIN


Belirttiğimiz bu destekleri sadece ve sadece doktorunuzun önerisi ile kullanmalısınız. Bu desteklere başlama kararını mutlaka doktorlara bırakmalı, kendi başınıza veya satıcıların, kapıdan kapıya ürün pazarlayanların, komşuların tavsiyesi ile bu ürünlere başlamamalısınız.


7 Gün Sağlık
Bu yazıyı RSS haricinde başka bir sitede okuyorsanız
http://www.7gunsaglik.com/ dan çalıntıdır.

Suna dumankaya Hamilelikte karın çatlamasını önlemek için

ELMA yağı ve badem yağını eşit miktarda karıştırıp her gün hafifçe sürün.


Eşit miktarda badem yağı, havuç yağı, buğday özü yağı, kakao yağını karıştırıp üzerine bir limon kabuğu rendeleyin. Elde edilen karışımı vücudunuza sürün.

suna dumankaya



ELMA yağı ve badem yağını eşit miktarda karıştırıp her gün hafifçe sürün.


Eşit miktarda badem yağı, havuç yağı, buğday özü yağı, kakao yağını karıştırıp üzerine bir limon kabuğu rendeleyin. Elde edilen karışımı vücudunuza sürün.





suna dumankaya

inegöl Köfte - Yemek Tarifi

inegöl Köfte - Yemek Tarifi
Mutfak: Türk Süre:

MALZEMELER
1 kg dana kaburga kiymasi
2 çay kasigi karbonat 1 tatli kasigi tuz
YAPILIŞ TARİFİ
Kiymayi bir gün önceden bir kere çektirin. Kiymaya karbonat karistirarak
yogurun. Bir gün bekletin.
Ikinci gün rob



inegöl Köfte - Yemek Tarifi
Mutfak: Türk Süre:


MALZEMELER
1 kg dana kaburga kiymasi
2 çay kasigi karbonat 1 tatli kasigi tuz
YAPILIŞ TARİFİ
Kiymayi bir gün önceden bir kere çektirin. Kiymaya karbonat karistirarak
yogurun. Bir gün bekletin.
Ikinci gün robotta bir adet sogani çekerek süzgeçte yikayin. Köfteye
karistirin. Tuzunu ilave edip iyice yogurun. Ceviz büyüklügünde yuvarlayip
üzerini bastirarak mangal atesinde pisirin.
Yaninda piyaz ile beraber servise sunun.





Ellerinize Sağlık ve Afiyet Olsun!
arife-yemek-tarifleri.blogspot.com
yemek tarifi, yemek tarifleri
yemek, yemek yemek, mutfak

Kuru ciltler için maske –2

MALZEMELER: 1 tatlı kaşığı soya unu
1 tatlı kaşığı öğütülmüş ebebegümeci
1 tatlı kaşığı bal
1 tatlı kaşığı sıcak su
1 tatlı kaşığı tatlı badem yağı UYGULAMA: Malzemeler karıştırılıp temiz cilde sürülür 20 dk bekletilir. Daha sonra zeytinya




MALZEMELER:

İBRAHİM SARAÇOĞLU SİNÜZİT

SİNÜZİT İÇİN KIR PAPATYASI KÜRÜ:Kır papatyası küçük yapraklı ortası sarı ve kokusu çok güzeldir. Gölgede kurutulmalıdır. yarım litre su4-5 yemek kaşığı kuru papatyakayanamış olan suyun içine papatyaları atın ve biraz kaynaktıktan sonra indirin. Başınızı b



SİNÜZİT İÇİN KIR PAPATYASI KÜRÜ:Kır papatyası küçük yapraklı ortası sarı ve kokusu çok güzeldir. Gölgede kurutulmalıdır. yarım litre su4-5 yemek kaşığı kuru papatyakayanamış olan suyun içine papatyaları atın ve biraz kaynaktıktan sonra indirin. Başınızı bu suyun buharına tutun ve havlu ile başınızın etrafını kapatın. Bu buharı 10 dakika kadar burnunuzdan ve ağızdan içinize çekin ,gün içinde bu işlemi suyu tekrar ısıtarak 3-4 kez tekrarlayın . Ve haftada 2-3 kez taze olarak hazırlayıp aynı işlemi tekrarlayın. bu işlem sinüslerin boşalmasını sağlayacaktır. Sinüsler boşalmaya başlar başlamaz bu işlemi yapmayı bırakmayın ve birkaç hafta devam edin.sinüler tamamen boşalmadan bu işlemi bırakırsanız aynı sorunlar tetrar tekrar yineler ve tamamen geçmez. *Adet dönemlerini depresif geçirenler için , papatya çayı çok rahatlatıcıdır.
*Adet dönemlerini depresif geçirenler için , papatya çayı çok rahatlatıcıdır. Ayrıca saçınızın rengini doğal olarak açmak içinde kullanabilirsiniz.
not: Ayrıca saçınızın rengini doğal olarak açmak içinde kullanabilirsiniz.
kaynak saracoglu

Çuha Çiçeği

Bazı yiyecekler, temel yağ asitleri metabolizmasıyla ilgili enzimleri engeller. Aşağıda belirtilen durumlarda veya hastalıklarda da delta-6-desaturaz denen enzimin etkisi azalmaktadır. Bu enzim (delta-6-desaturaz), beslenme yoluyla alınan linoleik asidin




Bazı yiyecekler, temel yağ asitleri metabolizmasıyla ilgili enzimleri engeller. Aşağıda belirtilen durumlarda veya hastalıklarda da delta-6-desaturaz denen enzimin etkisi azalmaktadır. Bu enzim (delta-6-desaturaz), beslenme yoluyla alınan linoleik asidin (LA), gamma-linolenik aside (GLA) dönüşmesini sağlayan önemli bir enzimdir.


* Doymuş yağlardan zengin diyet (Aşırı hayvansal yağ kullanımı)
* Kolesterolden zengin diyet (Aşırı proteinli yiyecek tüketimi)Evening Primrose (Aksam Çuha Çiçegi) - Büyütmek için TIKLAYINIZ
* Aşırı alkol alımı
* Çinko eksikliği
* Stres, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları (Stres hormonu Cortisol düzeyini artırır.)
* Viral enfeksiyonlar (Bulaşıcı hastalıklar)
* Radyasyon
* Kanser
* Yaşlılık
* Şeker hastalığı
* MS hastalığı


GLA vücutta bir dizi reaksiyonla Prostaglandin ‘e (PGE1) dönüştürülür. Prostaglandin’ ler hücre fonksiyonlarının düzenlenmesinde hayati öneme haizdir. Hormonlara benzerler fakat etkileri daha bölgesel ve ömürleri daha kısadır. Yukarıdaki durumlarda dışardan (beslenme yoluyla) GLA alınması hem vücudun GLA gereksinimini karşılar hem de eğer varsa besin alerjisi belirtilerini de azaltabilir.





Çuha Çiçeği Yağı ‘nın Faydaları ve Kullanım Alanları:Evening Primrose - Aksam Çuha Çiçegi


*
Bağışıklık sistemini güçlendirir.
*
Bayanların özel günlerindeki baş ve karın ağrılarının (PMS ağrıları ve mensturel kramplar) giderilmesine yardım eder.
*
Hanımlardaki adet düzensizliklerinin giderilmesinde faydalı olabilir.
*
Menopoz semptomlarını azaltıcı etkisi vardır.
*
Egzema ve sedef hastalarının ciltlerini sağlıklı bir görünüme kavuşturmaya yardımcı olabilir. (Günde:3×2 softgel)
*
Çinko (mineral) ile birlikte alındığında ergenlik sivilcelerini (Akne) iyileştirebilir.
*
Aşırı alkol ve sigara kullanımı sonucu oluşan toksik (zehirli) etkileri azaltır.(Anti-oksidant etki)
*
Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesine faydalıdır. (Anti-aging etki)
*
Romatizma ve mafsal (eklem) iltihabı ağrılarının azaltılmasına yardımcı olabilir.
*
Kireçlenme sonucu meydana gelen bel, sırt, diz, omuz ve boyun ağrılarına karşı faydalı olabilir.
*
Yorgunluğu azaltmak ve çalışma isteğinizi artırmak için yararlıdır.
*
Güçsüz ve kırılgan tırnakları güçlendirir.

Kabızlık Tedavisi İle İlgili Bilgiler

Kabızlık bazen kişi için oldukça rahatsız edici olabilir. Kabızlık sindirilen gıdaların bağırsaklardan ve vücuttan dışarı atılamaması ile ortaya çıkar. Bu durum karın ağrısı, karında şişlik gibi bazı sorunlara yol açabilir. Kabızlık her yaşta ortaya çıkab



Kabızlık bazen kişi için oldukça rahatsız edici olabilir. Kabızlık sindirilen gıdaların bağırsaklardan ve vücuttan dışarı atılamaması ile ortaya çıkar. Bu durum karın ağrısı, karında şişlik gibi bazı sorunlara yol açabilir. Kabızlık her yaşta ortaya çıkabilen bir sorundur ve kadınları erkeklere oranla daha fazla etkiler.



Eğer kabızlık ile uzun bir süredir uğraşıyorsanız mutlaka bir doktora görünmeniz gerekir. Bazı sağlık sorunları kabızlığa neden olabilmektedir. Eğer kabızlık sorunu nadir olarak karşınıza çıkıyorsa bu durumu tedavi etmenin bazı doğal yöntemleri bulunmaktadır. İlk olarak gerekli miktarda su içmeye dikkat etmeniz gerekir. Su bağırsak hareketleri için oldukça önemlidir. Yeterli su tüketimi olmadan bağırsaklar işlevlerini düzenli olarak yerine getiremez. Bunun yanı sıra lifli gıdaların tüketimi de arttırılmalıdır. Lifli gıdalar dışkıyı yumuşatarak atılımını kolaylaştırır.





Eğer kabızlık sorunu ile karşı karşıya iseniz bol miktarsa salata tüketin. İçerdiği farklı sebzeler sayesinde salatalar lif bakımından oldukça zengindir. Eğer olgun muz tüketirseniz kabızlık problemini ilerleyebilir. Bu nedenle bu sorun ile karşı karşıya iseniz muzdan uzak durmaya çalışın. Bunun yanı sıra süt ve peynir tüketiminize de dikkat edin. Yoğurt kabızlığa iyi gelir. Buna karşılık aşırı süt ve peynir ters etki yaratabilir.


Ayrıca kabızlık sorunu ile karşı karşıya kaldığınızda et tüketimini de azaltın. Et ürünlerinin sindirimi diğer gıdalara oranla daha fazla sürmektedir. Aşırı et tüketen kişilerde kabızlık sorunu daha sık gözlemlenir. Vejeteryanlar bol miktarsa sebze ve meyve gibi gıdalar tükettikleri için vejeteryan kişilerde kabızlık sorunu daha az ortaya çıkar. Kronik kabızlık ile karşı karşıya olan kişiler vejeteryan diyeti uygulayabilirler.


Kabızlık sorununa karşı deneyebileceğiniz bazı diğer yöntemler de vardır. Örneğin mısır pekmezi kabızlık sorununa iyi gelmektedir. Ayrıca bir bardak kahve de kabızlığın dindirilmesinde etkili olabilir. Bunun yanı sıra eğer kabızlık sorununuz hala devam ediyorsa eczanelerden bazı doğal laksatifler alabilirsiniz.


Cilt Tipine Uygun Maskeler

Doğal maskeler, ani etkili olup cildi nemlendiriyor, tazeliyor ve kırışıklıkları gideriyor. İçerdikleri maddelere göre ciltteki işlevleri de değişiyor. Kimi yağlı ciltlere iyi gelirken, kimi kuru ciltlere nem kazandırıyor. Ancak dikkat! Cilt tipinize uygu




Doğal maskeler, ani etkili olup cildi nemlendiriyor, tazeliyor ve kırışıklıkları gideriyor. İçerdikleri maddelere göre ciltteki işlevleri de değişiyor. Kimi yağlı ciltlere iyi gelirken, kimi kuru ciltlere nem kazandırıyor. Ancak dikkat! Cilt tipinize uygun olmayan maddeleri içeren bir maske, cildinize zarar verebiliyor.



Örneğin; kuru ciltliyseniz limon ve greyfurt gibi turunçgillerden uzak durmanızda yarar var.



*Pigment lekelerine karşı, rendelenmiş çiğ patates maskesi, 15-20 dakika etkilemeye bırakılmalıdır.



ÖNEMLİ UYARI : Maskeleri uygulamadan önce içindeki maddeler alerjiniz olmadığından emin olunuz.



-Mayıs papatyası yağı, her tür cilt için


30g mayıs papatyası, 100mlsusam yağı ve 100ml kantaron yağına eklenir. Cam yağ kavanozu bir saat boyunca çok sıcak su banyosunda(benmari yöntemi)bekletilir ve süre sonunda iyice çalkalandıktan sonra, tülbentten geçirilerek süzülür. Yağa batırılan pamukla yüz iyice temizlenir.



-Yağ karışımı, normal ve karışık cilt için


10’ar ml soya yağı ve hintyağı, 20ml badem yağı ve 30ml zeytinyağı iyice karıştırılarak koyu renkli bir şişeye aktarılır. Yağla ıslatılan bir pamukla, yumuşak hareketlerle yüze, oyuna ve dekolteye yedirilir.



-Temizlik maskesi,yağlı cilt için


1 yumurta sarısı, 1yemek kaşığı susam yağı ve 3-4 damla limon suyu iyice karıştırılarak krem kıvamına getirilir.Elle veya bir bezle, yüze, boyuna ve dekolteye sürülür ve 10 dakika etkilemeye bırakılır. Sonra bolca ılık suyla yıkanır.



-Limon peelingi,yağlı cilt için


2 yemek kaşığı ince rendelenmiş limon kabuğu, 2 yemek kaşığı yulaf unu ve 6 yemek kaşığı dolusu buğday kepeği iyice karıştırılır ve biraz su eklenerek esnek bir lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakikalık bir süre boyunca cilt temizlenir. Sonra bolca ılık suyla yıkanır.



-Yeşil çay losyonu, kuru cilt için


Orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suda 1 tatlı kaşığı dolusu yeşil çay haşlanır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. 1 yumurta sarısı, 1 tatlı kaşığı dolusu çiçek balı ve 10ml gliserin iyice karıştırıldıktan sonra, çayla birlikte küçük bir kavanoza aktarılarak iyice çalkalanır. Karışıma batırılan pamukla, yüz, boyun ve dekolteye friksiyonla iyice emdirilir.



-Kepek peelingi, olgun cilt için


5 yemek kaşığı dolusu badem kepeği veya buğday kepeği biraz suyla iyice karıştırılarak lapa haline getirilir. Dairesel hareketlerle, 2-3 dakika boyunca yüz iyice temizlenir. Sonra bolca ılık suyla yıkanır.



Canlandırıcı Yüz Losyonları


Yağ veya kremlerle yapılan bir temizliğin ardından uygulanan yüz losyonları cilde canlılık kazandırır ve yatıştırıcıdır. Bir pamuk parçasını losyonla ıslatın ve yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi nemlendirin.



-Lavanta suyu,karışık cilt için


Sabahları ve akşamları, bir pamuğu lavanta destile suyu ile ıslatın ve kullanın.



-Lavanta suyu,yağlı cilt için


50ml lavanta destile suyu, 2-3 damla nane yağı ve 1 tatlı kaşığı dolusu elma sirkesini bir cam kabın içinde iyice çalkalayarak karıştırın. Yüzünüzü, boynunuzu ve dekoltenizi, bu sıvıyla ıslattığınız bir pamukla temizleyiniz.



Bitki losyonu, sivilceli ve iltihaplı cilt için


1 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, 1 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış ayrıkotu kökü, 1 yemek kaşığı dolusu öksürükotu yaprağı (veya ebegümeci yaprağı), 1 yemek kaşığı dolusu aynısafa çiçek yaprağı, kurutulmuş ve ince kıyılmış olacak. Bitkiler, 200ml destile su, 30ml 70 derecelik etil alkol ve 30mladaçayı destile suyu ile birlikte bir cam kavanoza koyulur ve ağzı iyice kapatılır. Arada bir çalkalanarak 3-4 gün bekletildikten sonra, dört kat tülbentten geçirilerek süzülür. Elde edilen losyon, koyu renkli temiz bir şişeye aktarılır. Her kullanımdan önce iyice çalkalanır. Losyonla ıslatılan bir pamukla, sabahları ve akşamları, yüz, boyun ve dekolte nemlendirilir.



Eterli Yağların Kullanıma Hazırlanması


Eterli uçucu bitki yağları yüz masajları için çok uygundur veya kuru ve olgun ciltler için, bir gece kreminin yerini doldurabilirler. Ama eterli yağlar doğrudan kullanılmaz, ana madde olarak seçilen bir bitkisel yağa uygun miktarda karıştırılarak kullanılabilirler. Önerilen miktarlar bir kapta karıştırıldıktan sonra koyu renkli bir şişeye aktarılır ve iyice çalkalanır.Yağların birbirine tam olarak karışabilmeleri için birkaç saat beklenilmesi gerekir.



-Yağ karışımı, yağlı cilt için


15 damla limon yağı, 12damla servi yağı(veya 10 damla kâfur yağı), 10 damla lavanta yağı, 50ml soya yağı.



-Yağ karışımı, normal cilt için


15 damla lavanta yağı, 4damla gülyağı, 8 damla adaçayı yağı (veya okaliptüs yağı), 50ml susam yağı.



-Yağ karışımı, kuru cilt için


15 damla rezene yağı(veya mayıs papatyası yağı), 5 damla lavanta yağı, 5damla gülyağı, 50ml badem yağı.



Yağ karışımı, olgun cilt için


15 damla lavanta yağı, 5damla kekik yağı, 3 damla nane yağı, 10 damla gülyağı, 50ml zeytinyağı.



Cildi Besleyici Maskeler


Maskeler, cildi güçlendiren klasik güzelleştiricilerdir. İyileştirici ve güzelleştirici maddelerini cilde emdirerek, onun kendisini yenileyebilmesine yardımcı olurlar. Maskeler cildi yatıştırır,gerginleştirir ve kan dolaşımını uyarırlar.



-Elma-krema maskesi, normal ve kuru cilt için


Kabuğu soyulan bir elma ince rendelenir ve 1 yemek kaşığı dolusu krema ile iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 10 dakika etkilemeye bırakılır.



-Ekşimik(çökelek)maskesi, yağlı cilt için





4 yemek kaşığı dolusu ekşimik(çökelek), 10ml adaçayı destile suyu, 10ml gülsuyu, 1kahve fincanı ılık süt mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak,30 dakika etkilemeye bırakılır.



-Zencefil kompresi, yağlı cilt için


1 bardak zeytinyağı ılıklaştırılır, 1 yemek kaşığı dolusu öğütülmüş zencefil yağa iyice karıştırılır ve 1-2 saat bekletilir. Bu karışımın emdirildiği bez parçaları yüze uygulanır ve 20 dakika etkilem
eye bırakılır.



-Salatalık maskesi,yağlı cilt için


Soyulmuş hıyardan kesilen 5kalın dilim mikserde püre haline getirilir, 2 tatlı kaşığı elma sirkesi ve 2 tatlı kaşığı susam yağı, 1 yumurta sarısı iyice çırpılır ve hepsi mikserde iyice karıştırılır. Yüze, boyuna ve dekolteye uygulanarak,45 dakika etkilemeye bırakılır.



-Ekşimik(çökelek)maskesi, yağlı cilt için


125g ekşimik, 2 yemek kaşığı dolusu ılık süt ve yarım limonun suyu iyice karıştırılarak krem kıvamına getirilir. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.



-Avokado maskesi, kuru cilt için


Olgun bir avokado meyvesi kabuksuz olarak çatalla ezilir ve yarım tatlı kaşığı çiçek balı, 1 tatlı kaşığı elma sirkesi ile iyice karıştırılır. Bir yumurta sarısı çatalla iyice çırpıldıktan sonra eklenerek karıştırılır ve bu arada da 3 yemek kaşığı dolusu zeytinyağı,karıştırılma sırasında azar azar eklenir. Yüze,boyuna ve dekolteye bolca uygulanır ve 20-30 dakika etkilemeye bırakılır.



-Havuç maskesi, olgun cilt için


1 yumurta sarısı,yarım tatlı kaşığı zeytinyağı ve bir tatlı kaşığı dolusu havuç suyu iyice karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.



-Buğday kırması maskesi, kuru cilt için


100g kırılmış buğday, krem haline gelebilecek ölçüde zeytinyağı ile mikserde karıştırılır. Yüze uygulanır ve 15 dakika etkilemeye bırakılır.



-Yeşil çay maskesi,olgun cilt için


1 bardak su kaynatılır ve 5dakika bekletilir, bir yemek kaşığı dolusu yeşil çay eklenerek 5 dakika demlendirilir, süzülür ve soğumaya bırakılır. Bu arada, 3 yemek kaşığı dolusu badem yağı ve 1 yemek kaşığı dolusu çiçek balı iyice karıştırılır. Yeşil çay bu karışıma yavaş yavaş eklenirken karıştırmaya devam edilir. Maske yüze, boyuna ve dekolteye uygulanır ve 20 dakika etkilemeye bırakılır.



-CİLDİ TAZELEMEK İÇİN (20 DAKİKALIK MASKELER)



*Bal, limon suyu ve 1 tatlı kaşığı zeytinyağı iyice karıştırılır.



*Limon suyu ve 1 yumurta sarısı iyice karıştırılır.



*Sütte pişirilen 1 elma iyice ezilir ve ılıklaşması beklenir.



KOMPRESLER VE BUĞU BANYOLARI



Şifalı bitkilerle veya eterli yağlarla hazırlanan kompresler ve buğu banyoları cilde tazelik kazandırır ve kan dolaşımını uyarır. En doğrusu, cildin akşam temizliğinin ardından uygulanmasıdır.



Kompresler için, bitkiler,kaynar derecede sıcak suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 10dakika demlendikten sonra süzülür.



Yüze uygulanan buğu banyoları için, kaynar derecede olmayan çok sıcak suya bitkiler veya eterli yağlar eklenir. Büyük bir havluyla baş ve banyo kabı örtülerek, gözler kapalı biçimde, 5-10 dakika boyunca buharın cildi etkilemesi beklenir. Buhar cildi yakmamalıdır! Sonunda yüz soğuksuyla yıkanır ve temiz bir havluyla kurulanır.


e="margin: 0cm 0cm 0pt;" align="justify">


-Şifalı bitki kompresi, yağlı cilt için



2 yemek kaşığı dolusu civanperçemi, ıhlamur veya okaliptüs yaprağı, yarım litre su.



-Şifalı bitki kompresi, kuru cilt için



2 yemek kaşığı dolusu mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur, yarım litre su.



Şifalı bitki kompresi,olgun cilt için



1 yemek kaşığı mayıs papatyası, 1 yemek kaşığı kuşburnu kabuğu, 1 yemek kaşığı aynı safa çiçekyaprağı, yarım litre su.



Buğu banyosu, yağlı cilt için



Mayıs papatyası,ıhlamur, civanperçemi, okaliptüs veya biberiye yağından 4-6damla ve 1 litre su.



Buğu banyosu, kuru cilt için



2 yemek kaşığı mayıs papatyası, lavanta veya ıhlamur ve 1 litre su.



Deri gözeneklerinin sıkıştırılması için



*Ezilmiş taze muşmula yaprağı, 20 dakikalık kompres olarak.



*Dilimlenmiş havuç, salatalık veya domates, 15-20 dakika süreyle problemli bölgeye yatırılır.



*Bal maskesi 20-25 dakika süreyle uygulanır. Yüz ılık sütle yıkanır ve soğuk suyla güzelce durulanır.



*Atkuyruğu çayı, 10-15dakikalık kompres olarak uygulanır.



*Ceviz yaprağı çayı,10 dakikalık kompres olarak uygulanır.



Uzunlar Epoksi - Epoksi Zemin Kaplama